semra @ sivildusunce.com

Son dönemde yaşanan olaylar, Türkiye’nin siyasi gündeminde büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ayağının alçıya alınması tesadüfe bakın ki tam da Filistin Lideri Mahmud Abbas’ın TBMM’de yapacağı konuşma günü gerçekleşti. Bu tesadüfün ötesinde, olayın arka planında yatan siyasi dinamiklere ve güvenlik sorunlarına dikkat çekiyor.

Özgür Özel’in yaşadığı bu talihsizlik, siyasi bağlamda önemli bir gündem maddesi haline geldi. Özellikle Filistin liderinin TBMM’deki konuşması öncesinde yaşanan bu olay, hem ulusal hem de uluslararası kamuoyunda geniş yer buldu. Bu tür bir çakışma, yalnızca zamanlama açısından dikkate değer olmakla kalmaz, aynı zamanda olayın muhtemel sembolik ve siyasi anlamlarını da gündeme getirir.

Mahmud Abbas’ın Türkiye’deki konuşması, Filistin-Türkiye ilişkileri açısından büyük bir öneme sahipti. Abbas’ın TBMM’de yapacağı konuşma, Filistin’in uluslararası sahnedeki konumunu ve Türkiye’nin bu konudaki tutumunu gözler önüne serecekti zira Abbas, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun ABD Kongre’sinde yaptığı konuşmaya misilleme olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Türkiye’ye davet edilmişti. Davete icabet etmeyen Abbas, konuya ilişkin açıklamada da bulunmamıştı. Tam da o günlerde Hamas Lideri İsmail Haniye, İran’ın Başkenti Tahran’da öldürüldü. Abbas’ın Türkiye’ye gelmemesinin nedeninin bu saldırıyı önceden bildiği yönündeki iddiaları güçlendirdi. Aradan birkaç gün geçmesinin ardından Abbas’ın Türkiye’ye gelerek TBMM’de konuşma yapacağı duyuruldu. Bu bağlamda, Özgür Özel’in yaşadığı olayın, Filistin meselesiyle ilgili siyasi tartışmaların gölgesinde kalması, olayın siyasi yansımalarını daha da derinleştiriyor.

Özgür Özel’in ayağının kırılması, sıradan bir hadise olamaz zira Mahmut Abbas’ın TBMM’de yapacağı gün ortaya çıkan bu hadise farklı tartışmaları da peşi sıra getirdi. Özel’in Abbas’a karşı tavır aldığı ve TBMM’deki konuşması esnasında orada bulunmayı istemediği yönündeki görüşler hakim. Fakat sonrasında ortaya atılan “kurşunlanma” iddiaları ve Özel'in bu iddialara ynelik yaptığı açıklamalar, olayı çok daha farklı bir platforma taşıdı.

Not: Özel, Abbas’ın konuşmasını dinlemek için TBMM’ye gelmedi ancak yine Abbas’ın daveti üzerine 1 Eylül Dünya Barış Günü münasebeti ile Filistin’e gidecek.

Özgür Özel’in ayağına ne oldu?

Özgür Özel’in ayağının alçıya alınmasıyla ilgili birçok iddia var. Bu iddialar arasında en dikkat çekici olanı ise, Özel’in CHP Milletvekili Veli Ağbaba ve Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu ile bir bara giderek alkol aldıkları, Beşikçioğlu’nun bir masaya kartvizit gönderdiği, kartvizitin yanlış masaya gittiği, bu nedenle saldırıya uğradıkları ve bu esnada Özel’in ortamdan kaçmaya çalışırken ayağından kurşunlandığı yönünde. İddia edilen kartvizit, hanımların olduğu bir masaya mı gönderildi? Özel bu nedenle mi kurşunlandı? Eğer böyle ise Türkiye siyasi tarihi açısından eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın Macaristan’da yumruklanarak burnunun kırılması hadisesi ile eş değerdir ve CHP açısından büyük bir siyasi krizdir.

Özel’in iddialara yönelik açıklaması ise olayı çok daha başka bir boyuta taşıyarak, kendi ifadesiyle “CHP içerisinde Atatürkçü FETÖ’cüler”in olduğu yönündeki konuşması idi. Özel, kendi ağzıyla CHP'nin Atatürkçü FETÖ'cüler tarafından yönetildiğini itiraf etmiş oldu. Bir televizyon kanalına verdiği beyanatta, kazanın Manisa’daki evinde ahşap merdivende iki-üç basamak kala topuk üstüne düşmesiyle olduğunu söyleyerek, "Kendisini muhalif ve Atatürkçü olarak sayan ve FETÖ'cülerin peşinden koşan arkadaşlara diyorum ki ‘Buyursunlar, Ankara’dayım, gelsinler, inceleyelim röntgeni" diyerek, CHP içerisinde Özel’e operasyon çeken FETÖ’cülerin olduğunu, daha geniş bir ifade ile CHP’nin FETÖ’cüler tarafından ele geçirilerek kontrol edildiği gerçeğini ifade etmesi idi.

FETÖ ile Atatürkçülük arasındaki ilişki, iki farklı ideolojik ve tarihsel perspektifi temsil ettiği halde nasıl oluyor da aynı çizgide buluşabiliyorlar? Yoksa Özel'in izlediği siyasi retorik, bu tür terimleri kullanarak karşıt görüşleri damgalamayı ve toplumda kutuplaşmaya neden olmayı amaçlıyor? Zira biliyoruz ki bu tür etiketler, genellikle tarafların birbirine karşı duyduğu güvensizliğin ve düşmanlığın bir yansımasıdır ve genellikle asıl konudan uzaklaşmaya yol açar. Aksi halde FETÖ'nün Atatürkçülerin içine de sızdıkları ve bu yolla CHP'yi diledikleri gibi kontrol ettikleri gerçeğini doğurur.

Özel açıklamasının devamında, “FETÖ’cüler bana Ergenekon ve Balyoz’dan beri gıcıklar. Bize her fırsatta saldırıyorlar. Birisi yazmış 'Özel kurşunla yaralandı.' Sonra da abuk sabuk, aklı sıra muhalif tipler var ya, bize muhalif. Onlar bir şeyler yazmış. Lüzumsuz… Onu bırak, şöyle yazıyorlar: Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu ve Veli Ağbaba ile bara gitmişiz. Barda belediye başkanı bir masaya kart yollamış. Kart yanlış masaya gidince adamlar bize saldırmış. Ben kaçarken ayağım kırılmış! 15 Ağustos 2013’ten itibaren düzenli gittiğimiz kafe var. Oraya bile gitmedim. Çünkü genel başkanım artık. Laf olur, provokasyon olur. Canımı FETÖ'cüler sıkmıyor da kendine CHP’li ve Atatürkçü diyenler peşine takılıyor, o canımı sıkıyor. Kendisini muhalif ve Atatürkçü olarak sayan ve FETÖ'cülerin peşinden koşan arkadaşlara diyorum ki “Buyursunlar, Ankara’dayım, gelsinler, birlikte inceleyelim röntgeni. Ya da doktor bulsunlar, röntgeni incelesinler, kurşun mu varmış, kırık mı. FETÖ’cülerin peşini bıraksınlar, gelsinler, röntgene baksınlar. Ankara’dayım, kapım açık.” diyerek kendini savundu.

Önümüzdeki günlerde CHP içerisindeki Atatürkçü FETÖ’cüler meselesi daha çok tartışılacak ve ortaya yeni bilgi ve belgeler çıkartılacak.

Selam ve selametle…