Bir sene içerisinde Ankara’da üç bombalı terör saldırısı gerçekleştirildi ve bu saldırılarda yüzlerce masum insan katledildi.
Saldırıyı şu ana kadar üstlenen bir örgüt yok lakin daha iki gün önce 9 farklı terör örgütü PKK ile birleşerek baharda metropollerde kitlesel saldırılar yapılacağını duyurarak tehdit etmişti. Reuters’in yaptığı habere göre, Ankara saldrısına yönelik emareler PKK’yı gösteriyor. Birkaç gün önce PKK’nın KCK kadrosundan Sabri Ok yaptığı açıklamada, bir önceki Ankara saldırısının onurlu ve gurur duyulacak bir eylem olduğunu söyledi. Ancak kitlesel ve sivillere yönelik hiçbir saldırı onur duyulacak değil bilakis tam bir alçaklık ve korkaklık olabilir. Bugünkü manşetinde, Öcalan’ın newruz bayramında katliam isteğinin yerine getirildiğini ve bu nedenle gerçekleştirilen terör saldırılarının bir kazanım olduğunu savunan Özgür Gündem adlı katliam sevici, kandan beslenen ve teröre hizmet veren gazetenin de cezalandırılması gerekmektedir.
Suriye’ye sınırı olmadığı halde sözde Esad’a ‘’destek’’ olmak, ancak asıl amacı parçalanacak Suriye’den pay almak ve Çarlık Rusya’sından bu yana en büyük hayalleri olan sıcak denizlere açılmak olan Rusya, Suriye’ye girdi. Putin’in emriyle havalanan savaş uçakları hemen hemen hergün onlarca sivili katlediyor. Şu anda Suriyeliler sadece Esad zulmünden değil, Putin’in zulmünden de kaçıyorlar. Türkiye’yi de Suriye’de devam eden savaşa dahil etmek ve Türkiye’yi de parçalamak isteyen Putin, son olarak hava sahamızı savaş uçaklarıyla defaten ihlal etmiş ve sonuç olarak savaş uçağı düşürülmüştü.
TÜRKİYE’NİN DOĞALGAZ SORUNUNU ÇÖZECEK ANLAŞMA
Putin, savaş uçağının düşürülmesinden sonra planladığı bütün oyunları sırasıyla hayata geçirmeye başladı: Türkiye doğalgazının neredeyse tamamına yakınını dışarıdan ithal ediyor. Bu ithalatın %85’i Rusya, İran ve Azerbaycan’dan uzun dönemli alım anlaşmalarıyla gerçekleşiyor. Rusya’nın kontrol ettiği Batı Hattı ve Mavi Akım ile Azerbaycan ve İran hatları ile Türkiye’ye gaz taşıyan 4 boru hattı bulunuyor. Türkiye’nin Rusya’ya enerji konusunda bağımlılığı, Rusya’nın keyfe keder uygulamalar yapmasını sağlıyor. Türk Akımı boru hattı projesini askıya alındığını duyurması da bunlardan birisi.
Rusya’nın haricinde bir boru hattı kapasitesi artışı ise ancak Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin (TANAP) ile olabilecek. TANAP, Azerbaycan’da üretilen doğalgazın Türkiye’ye ve ardından Avrupa’ya taşınmasını amaçlayan stratejik bir anlaşmadır. TANAP, Türkiye ve kardeş ülke Azerbaycan için ticari ve stratejik değeri yüksek bir öneme haizdir. TANAP, Güney Kafkasya Boru Hattı (SCP) ve Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) ile birleşerek Güney Doğal Gaz Koridorunu oluşturuyor. Rusya, kendisine bağımlı bırakmak ve keyfi uygulamalarla doğalgazını kesmek istediği Türkiye’nin TANAP’ı imzalamasını istemiyor ve hatta terör eylemlerini arka planda destekleyerek ve finanse ederek karşı çıkıyor.
MAVİ AKIM İHANET PROJESİNİ KİM İMZALAMIŞTI?
1999’da Mesut Yılmaz’ın başbakan olduğu, hükümet’in onayı alınmadığı halde bir ihanet projesi olan Rusya ile Mavi Akım anlaşması imzalandı, hatta projenin ihalesi dahi yapılmadan yandaş firmaya verildi. Rusya ile yapılan bu ihanet anlaşması gereği, boru hattını inşa edecek kuruluşu da Gazprom seçti. Öztaş-Hazinedaroğlu-Stroytransgaz (OHS) adı verilen bu konsorsiyum, Mavi Akım`ı taşıyacak hattı inşa edecek, Berna Yılmaz’dan Turgut Yılmaz’a, yandaşları Vehbi Özkoç, ANAP`lı eski bir ilçe başkanı Tunca Hazinedaroğlu’na kadar geniş bir silsile devletin parasını ceplerine indireceklerdi. Mavi Akım hattının Ankara ve Samsun arasındaki mesafenin maliyetini tespit etmek üzere fizibilite çalışması yapan Tümaş adlı kuruluş ortaya çıkan maliyeti BOTAŞ’a sundu. BOTAŞ ise maliyeti ‘’ucuz ve eksik’’ buldu ve fiyat artırımı istedi. Bu olay açığa çıkınca da, BOTAŞ ibreyi bu kez de Doğu Beyazıt ve Erzurum’a çevirerek Ankara ve Samsun birim fiyatını baz alarak birim maliyeti imkansız bir karar aldı. O dönemde STK olarak memleketim Ağrı’dan geçen boru hattından Ağrılıların da istifade etmesi için yaptığımız tüm girişimler başarısız olmuştu.
Aralarında Berna Yılmaz`ın akrabası hem de Turgut Yılmaz`ın iş ortağı ANAP`a ve Mesut Yılmaz`a yakınlığıyla bilinen Öztaş AŞ`nin sahibi Vehbi Özkoç, ANAP`lı eski bir ilçe başkanı Tunca Hazinedaroğlu’nun yer aldığı OHS Konsorsiyumu’nun 340 milyon dolara yapmasına karar verildi. Mesut Yılmaz, kardeşi Turgut Yılmaz ve Cumhur Ersümer ile birlikte 1999’un Eylül’ünde Moskova`ya giderek Gazprom yetkilileriyle görüşmüştü… ANAP eski milletvekili BOTAŞ`ın eski Genel Müdürü Hayrettin Uzun kalp krizi geçirmiş, hastaneye götürülürken yakınlarına vasiyette bulunarak `ülkeyi soyuyorlar, engel olun, elinizden geleni yapın’ diyerek son nefesini vermişti.
Türkiye’yi resmen Rusya’ya mahkum eden ve ihanet şebekesinin başını da dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın ve ailesi ile birlikte neredeyse tüm yandaşlarının çektiği Mavi Akım projesi şu esasları içeriyordu: Rusya, Türkmenistan’dan 20 milyar metreküp doğalgaz alacak ve 1000 metreküpüne 36 dolar ödeyecekti. Ancak Rusya Türkmenistan’dan 36 dolara aldığı gazı Türkiye`ye 117 dolardan satacak ve bu doğalgaz, Samsun’da teslim alınacaktı. Oysa ki aynı gazı Türkmenistan, Türkiye`ye 1000 metreküpü 70 dolardan satmaya hazırdı. Bu ihanet anlaşmasıyla Türkiye, her yıl 560 milyon dolar daha fazla parayı ödemeye mahkum ediliyordu. Bu duruma içerleyen Türkmenbaşı, Mesut Yılmaz`ın Moskova`daki temasları sırasında Cumhur Ersümer’e sitem etmiş, ‘’Neden Rusya`dan doğalgaz almakta ısrar ediyorsunuz?’’ diye sormuştu. Türkiye’nin asıl doğalgaz alması gereken, tarihi ve kültürel bağı bulunan Türkmenistan yerine Rusya’dan gaz almayı tercih ederek bir anlamda Türkmenistan’ı çiğnemek anlamına geliyordu.
Mavi Akım ihanet projesi ile Türkiye’nin eli kolu bağlanacak, enerji konusunda Rusya’ya bağımlı kılacaktı. Dünyanın en pahalı doğalgazını alarak tarihe geçecektik. Bu ihanet projesine göre; herhangi bir durumda Rusya`dan doğalgaz alınmasa bile, Türkiye gazın parasını en yüksek tarife üzerinden ödemeye mecburdu ve bu projenin iptali istense dahi mümkün olmayacaktı zira Mavi Akım anlaşmasının bilgileri, Türk dışişlerinin elinde yoktu. Mesut Yılmaz, başbakanlık koltuğuna oturduğu ülkesine ve halkına ihanet ederek kendisine bağlı bakanlıklardan ve devletin üst kurumlarından bile bilgileri gizleyerek konuyla ilgili her soruyu ‘’gizlilik ve devlet güvenliği’’ gerekesiyle açıklamamıştı.
Beyaz Enerji Operasyonu kapsamında Mavi Akım da ele alındı ve BOTAŞ’ın açıklamaktan çekindiği belgeler arasında Rusya’nın yıllar içinde doğalgaz satış fiyatını artırdığı ve bu artışın da halka zam olarak yansıtıldığı ortaya çıktı. 9 Ekim 2002’de Danıştay 2. Dairesi, BOTAŞ’ın eski genel müdürleri Nevzat Arseven ve Gökhan Yardım ile eski yönetim kurulu üyesi 4 kişi hakkında usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle soruşturma izni verdi. Soruşturma dosyasında; BOTAŞ`ı zarara uğratmak, boru inşaatı konusunda firma seçimi yapılırken usulsüzlük yapmak, fizibilite raporunu yüzde 17 daha yüksek göstermek gibi suçlamalar da yer aldı.
Türkiye’yi Rusya’nın ipoteğine sokan, hükümetin onayına dahi sunulmadan zorbalıkla hayata geçirilen Mavi Akım projesi ile Türkiye milyonlarca liralık zarara uğradı. Kullanmadığımız gaza para ödediğimiz, kullandığımız gazı da dünyanın en yüksek bedeli üzerinden aldığımız Mavi Akım projesi ile, Mesut Yılmaz ve avanesinin, devletin hazinesindeki beytülmalı, milletin cebindeki üç kuruşu Rusya ile gizli anlaşma yaparak yediği bir dönemi yaşadık. Yapılan soruşturmada Mesut Yılmaz, 1997’ye kadar uzanan Mavi Akım projesiyle ilgili yürütülen davada birinci suçlu olduğu halde ‘’aklandı’’ lakin Türkiye tarihine Mavi Akım dolandırıcılık rezilliği, kumar oynadığı Hilton Otel’de burnunun kırılmasıyla adını altın harflerle yazdırdı.
ANKARA SALDIRILARININ AMACI NE?
TANAP anlaşmasını yapmak üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iki kez Azerbaycan’a gideceği sırada Ankara’da patlamalar gerçekleştirildi. Ülkenin ve milletin yararına olacak bu anlaşmanın yapılmasını engellemeye çalışan Rusya ise Türkiye’nin kendisine olan enerji bağımlılığını bir koz olarak kullanmak ve Türkiye’yi zor duruma sokmak için elinden her türlü kirli oyunu hayata geçirmeye çalıştı/çalışıyor.
ABD’li yetkililerin daha birkaç gün önce kendi vatandaşlarını Türkiye’ye gitmemeleri ve Ankara’daki belli yerlerde gezmemeleri konusunda uyarmış olması da bu patlama da ABD’nin parmağının da olabileceği olasılığını yükseltiyor.
Her ne şekilde olursa olsun, kimler tarafından ve neden yapılmış olursa olsun, hakkani bir savunması ve ilkesi olan hiçbir örgüt sivillere yönelik bombalı saldırı gerçekleştirmez. Bu, tamamen hainlik, alçaklık ve zavallılıktır. Türkiye 90 yıl önceki Türkiye değil; gelişmekte ve ilerlemekte olan bir ülke. Kendi içinde çığır açan, kalkınmakta olan bir ülke. Terör saldırılarının amacı; insanları yıldırmak, korkutmak ve hükümetin iş yapamaz hale geldiğine ve başarısız olduğuna inandırarak bir askeri darbe yapılmasının temellerini oluşturmaktır. Lakin eski Türkiye’de 4 kez gerçek darbe ve birkaç sayısız darbe ile karşı karşıya kalmış insanlar olarak böyle bir şeye asla müsamaha göstermeyeceğimizi belirtmek isterim. Devletimin, hükümetimin, cumhurbaşkanımın yanında olduğumu ve benim gibi düşünen milyonlarca insanımızın da bu hissiyatımı paylaştığına inanarak postal yalayıcılarının emellerine ulaşamayacaklarına olan inancınızı yitirmediğinizi biliyorum.
Bu ülkenin bir vatandaşı ve yazarı olarak, saldırıların düzenlenmesi için finans sağlayan ve destekleyen ülkelerin ortaya çıkarılmasını hükümetimizden ve cumhurbaşkanımızdan talep ediyorum. Faillerin belirlenerek en ağır şekilde cezalandırılmasını, istihbarat ve emniyet içerisinde zafiyet göstererek patlamalara göz yuman hainler varsa hükümetin ortaya çıkararak gerekli cezayla çarptıracağını temenni ediyorum.
Selam ve selametle…
Semra POLAT