semra @ sivildusunce.com

7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail ve Hamas arasında gerçekleşen savaşta insanlık tarihinin şahitlik etmediği türden bir vahşet yaşanıyor. İsrail askerleri tarafından ele geçirilen Gazzeli rehinelerin anlattıkları yenilir yutulur cinsten değil; yetişkin erkek, çocuk, kadın demeden yakalanan Gazzelilere bedensel tecavüzün yanı sıra organlarının çıkarılması, derilerinin soyularak tek örneği İsrail’de bulunan insan deri bankasına konulmasına kadar her türden vahşet yapılıyor. Öldürülen on binlerce Gazzeli sivil şöyle dursun, 12 bin masum çocuğun kayıp olduğu da basına yansıyan haberler arasında.

Gazzeliler şeytan üçgeninde ölüm kalım mücadelesi veriyor

İsrail ve Gazze arasındaki rehine krizi de çözüme kavuşmuş değil; İİsral halkı Başbakan Netanyahu aleyhine gösteriler düzenleyerek Hamas tarafından rehin alınan yakınlarına bir an evvel kavuşmak istediklerini söyleyerek hükümeti başarısızlıkla suçlayarak protesto ediyorlar. 

İsrail'in elindeki Gazzeli rehineler

İsrail tarafından rehin alınan Gazzelilerin kötü koşullarda tutulduğu, işkence gördüğü ve aç bıraktığı dünya basınına yansıyan insanlık dışı görüntüler arasında. Gazzeliler hayatta kalma mücadelesi verirken aynı zamanda İsrail tarafından esir alınan yakınlarının iade edilmesini istiyor. Yanı Gazzeliler için süreç tam anlamıyla Şeytan Üçgeni gibi.

Siyonistlerin asıl niyeti

Siyonistlerin İsrail üzerinden bölgenin tamamına yaymak istedikleri sistematik bir savaş söz konusu. Öyle ki 7 yıl sürmesi planlanan bu savaş Gazze ile sınırlı kalmayarak Lübnan ve Suriye’ye doğru ilerleyecek. Hatta İsrail’e desteğini aleni bir şekilde ima eden Ürdün Kralı Abdullah’ın eşi Rania, basın aracılığı ile verdiği beyanatta, İsrail’e yönelik Hamas’ın saldırılarının kabul edilemez olduğunu savundu. Rania, Hamas’in Filistin’i temsil etmediğini belirterek, “İsrail, 7 Ekim’de kışkırtıldı” sözleriyle İslam dünyasından büyük tepki topladı. İsrail’in asıl amacı ise Lübnan’a saldırmak ve Lübnan üzerinden Ürdün’ü bombalayarak bu saldırıyı Lübnan’ın üzerine yıkmak ve Ürdün’ü de savaşa dahil etmek…

Hatırlayacağınız üzere Ağustos 2020’de Beyrut Limanı’nda patlayıcı maddelerin bulunduğu depoda önce yangın çıkmış, ardından Beyrut’un neredeyse tamamını içine alan feci bir patlama meydana gelmiş; 235’ten fazla kişinin ölümüne, 6 binden fazla kişinin yaralanmasına, 300 binden fazla kişinin ise yerinden edilmesine neden olmuştu. Günlerce süren yangında Beyrut deyim yerindeyse harabe şehre dönmüştü. Olayla ilgili bilgi aldığım kaynağım; İran tarafından Hizbullah’a verilmek üzere Beyrut Limanı’ndan mühimmat gönderiliyor. İran’dan yola çıkan mühimmatın haberi anında Lübnanlı bir üst düzey yetkili tarafından İsrail-Mossad’a bilgi veriliyor. Mossad, limana yerleştirdiği ajanları ile limana patlayıcı yerleştirerek mühimmat depoları patlatılarak Beyrut yerle bir edildi. Mossad, limanına yerleştirdiği kameralar ile patlamayı büyük bir zevkle seyretmiş, Lübnan’daki etki ajanları vasıtasıyla İsrail’e yönelik saldırıyı engellemişti.

Siyonistlerin hedefi Mescid-i Aksa'yı yıktırmak!

Yahudi inancına göre Mescid-i Aksa’nın altında Süleyman Tapınağı’na ait duvar bulunuyor. Bu inanışa göre Süleyman Tapınağı’nın tamamen yıkılması ve Mesih’in gelmesi (İslam inancına göre ise Deccal) gerekiyor. Lakin bu duvarın Yahudiler tarafından değil de bir başka vesile ile yıkılması gerektiğine inanılıyor. Dolayısı ile olası yeni bir Haçlı savaşı çıkarmak ve Mescid-i Aksa’nın yıkılması planlanıyor.

Kaynağımın aktardığına göre; Kudüs’teki Yahudi mahallesinde som altından yapılmış 7 kollu şamdan bulunuyor. Mescid-i Aksa’nın yıkılmasının ardından inşa edilecek yeni Süleyman Tapınağı’nın tepesine bu 7 kollu şamdanın konulması gerektiğine inanıyorlar. Yahudi inancına göre seçilmiş insanlardan oluşan bir grubun tapınağın girişine konulacak büyük taş masanın etrafına toplanacak ve dünyayı yöneten yöneticiler olacağına inanılıyor.

Avrupa Birliği out, Haçlı Birliği in

Siyonist-Haçlı birliğinin oluşturulması için Avrupa’daki birçok ülke ile görüşmeler yapılıyor; İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya…vd gibi. Bu görüşmelerde; Gazzede Müslümanlardan boşalan yerlere hristiyanların yerleştirilmesi, camilerin ise kiliseye çevrilmesi de ele alınan konular arasında. Fransa’nın başını çektiği Haçlı birliğinin kurulması ile Avrupa’da savaş çıkarılması ve bu savaşın güneye kadar ilerleyerek İsrail’e ulaşması hedefleniyor.

Avrupa’da “Papa 2. Urba’nın ruhu diriliyor” (1095 yılında Haçlı birliğini başlatmıştı) sloganıyla Haçlı birliği oluşturulmaya çalışılıyor. Böylece Avrupa’nın birçok ülkesindeki devlet başkanları koltuklarından alınarak ya da Haçlı birliğini kabul etmeyenlere suikast düzenlenerek yeni sistemin hayata geçirilmesine çalışılıyor.

Türkiye ve Suriye’nin aradan geçen yılların ardından tekrar diplomasi trafiği başlatması, Erdoğan ile Esad’ın yeniden görüşmesi için olası bir sürecin başlatılmasının nedeni de Avrupa’daki Haçlı birliğinin ayak seslerinden kaynaklanıyor.

İngiltere, Orta-Doğu’daki casusluk faaliyetlerine artırarak hız kazandırmış durumda. Yunanistan’a ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne kraliyet donanmalarını yerleştiren İngiltere, İsrail’e destek vermek için tetikte bekliyor.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın İsrail endişesi

İddia olur ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, resmi olarak görevlendirdiği bir yetkiliyi Orta-Doğu’daki Arap liderler ile görüşmek üzere göndererek İngiltere’nin Kıbrıs Rum Kesimi’ne yerleştirdiği kraliyet donanmalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş ve İngiltere’nin ajanlık faaliyetlerine son vermesi gerektiği hususunda görüş alışverişinde bulunulmuş.

Yahudilerin KKTC’den büyük ölçüde toprak satın almış olmaları ve İngiltere’nin bu yerlere mühimmat depoladığı da iddialar arasında.(Konuya ilişkin kaleme aldığım geçmiş makalemi okumak için tıklayın: İsrail'in Kıbrıs planı)

Siyonist-Haçlı ittifakı önümüzdeki günlerde büyük planlarını hayata geçirmek için adım atacak. Burada Türkiye’nin alacağı konum ve izleyeceği uluslararası politika önem arz ediyor.

Türkiye basınında son günlerde sürekli pompalanan “3. Dünya savaşı” söylemi ise İsrail’in ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor. Basının söylem diline çeki düzen vermesi şart!

 

Selam ve selametle…