semra @ sivildusunce.com
Türkiye’nin önde gelen üniversitesinde iyi bir bölümü kazan, okulu bitirdikten sonra özel sektörde işe gir ve kariyer yap. Bilişim Mühendisi olarak girdiğin işte başarılı ol ve yönetici olarak ekibin başına geç. Sonra kariyerin, gelir düzeyin iyi bir seviyeye ulaşınca da hayat gayen dans, müzik, partiler ve eğlence olsun. Kendin için yaşa ve en nihayetinde kendin için öl. Sosyal medyada kısa bir intihar konuşması notu hazırlayıp servis et ve kendini as. Kimden mi söz ediyorum? Günlerdir sosyal medya ve basın fenomeni olan Mehmet Pişkin’den.
Sosyal medyanın gücü yadsınamaz bir gerçek. Hatırlayacağınız üzere Mısır halkı da sokaklara dökülmek için sosyal medyada organize olmuş ve halk darbesini gerçekleştirmişlerdi. Ancak Mehmet Pişkin’in sosyal medyayı kullanma amacı halkı sokağa dökecek bir devrim asla değil. Hatta halkın taleplerine duyarlılık geliştirerek böyle bir maksadı da hiç olmamış, en azından intihar mesajında böyle bir konudan hiç bahsetmemiş. Pişkin kendi alanında bir devrim yapmaya niyet etmiş ve ‘Türkiye’de ilk kez’ –umarım devamı gelmez- sosyal medya aracılığı ile çektiği notu paylaşarak intiharının nedenlerini bir bir sıralamış.
Hayatının anlamı dans, eğlence ve Aşk olan Mehmet Pişkin, intihar notundan da anlaşılacağı üzere –izleyenler bilir- hayatının bundan sonrası için yapabileceği hiçbir şeyi olmadığına kanaat getirmiş. Oysa ki çok araştırıp uzağa dahi gitmesine gerek kalmadan halkın içine girseydi, en azından otobüs durağındaki herhangi bir vatandaşımıza sorsaydı, yaşamak için ve hayat gayesi edineceği birçok neden olduğunu anlayacaktı. Örneğin: Gencecik yaşında daha ana kuzusu iken, yaşama dair birçok hedefi varken askere alınan Mehmet’in şafak sayması umut ışığıdır. Köyü, evi, ocağı boşaltılıp yakıldıktan sonra bile hala barış için biteviye bekleyen bir annenin sıcacık bakışı da umuttur. Laleş’te IŞİD terörünün elinden hayatını kurtarmayı başarmış, mayınlı araziden sınırın bu tarafına geçmeye çalışan yetim kalmış küçük Mehmet’in adımları da umut ışığıdır. Kış ayazında sokakta mendil satmak için kollarımızdan tutan sattığı mendilin parasıyla hem okumaya hem de evini geçindirmeye çalışan Mehmet’in elindeki sıcacık bir somun da umut ışığıdır. 
Bunun gibi sıralayabileceğimiz bir o kadar neden varken şımarıkça bir not bırakarak intihar etmek bencillikten öte bir şey değil; geride kalan ailesini –annesini, babasını ve kız kardeşini- derin bir mateme bırakarak etrafında olanı biteni görmezden gelmenin başka bir açıklaması olamaz zira.
Mehmet Pişkin intihar videosunda ne kadar cesur görünmeye çalışsa da bakışlarındaki korku, tereddüt ve matem rengi siyah tşörtü aslında ölüme çok iyi hazırlanmamış olduğunu fakat daha önce de intihar girişiminde bulunduğunu ancak başarısızlıkla sonuçlandığı izlenimi veriyordu. Zira bu intiharın başarısızlıkla sonuçlanmasından korktuğunu söylüyordu.
Başarısızlığa tahammülü olmayan hırslı biri olduğu imajı yaratıyordu ki bu durumda başarısız olduğu bir konunun üstesinden gelemediği için de intihar etmiş olabileceği ortaya çıkıyor. Azim gerekli lakin hırs, nefsi olan insanoğluna her yanlışı yaptırabilecek yegane tehlike. Bu konuyu sosyolog ve psikologlar daha somut verilerle değerlendireceklerdir…
Videonun ilerleyen kısmında Allah’a ve herhangi bir dine inanmadığını söylüyor. Öte tarafa da –ahirete- inanmadığını söylerken oturduğu koltuktan doğruluyor ve ‘göreceğim’ diyor. Bir taraftan inanmadığını söylerken öte taraftan ise olasılıklar üzerinde düşündüğü imasını dile getiriyor.
***
Nedeni her ne olursa olsun netice ölüm oldu. Vasiyetinin ise toprağa gömülmemek, kadavra yahut balıklara yem olarak denize atılmak olduğunu söylese de buna dair bir ön araştırma yapmadığı açıkça ortada. Zira intihar eden bir kişinin kadavra olamayacağı yakınlarının hastane yetkililerine sormasıyla ortaya çıktı. Hülasa bedene ve insana hürmetten ailesi de evlatlarının balıklara yem yapılmak üzere denize atılmasına razı gelmeyeceğine göre en kolay ihtimal olarak ‘Müslüman olmadığını kendi diliyle söylemiş birini’ İslami usullere göre yıkayıp, namazını kılarak defnettiler.
Aslına bakacak olursanız Diyanet İşleri’nin buna bir açıklık getirmesi gerekiyor. Zira Müslüman olmayan birinin İslami usullere göre namazının kılınıp defnedilmesinin bir hükmü var mı? Bir insan Müslüman olmadığını söylediği halde ve bu şekilde bir defin işlemi istemediğini açıkça vasiyet ettiği halde ‘ailesi istemiş olsa dahi’ namazının kılınmasının İslam içtihadında yeri var mı?
İnananlar kendi inançları doğrultusunda, inanmayanlar da istekleri doğrultusunda defnedilmeli. Müslüman değilse namazı kılınmamalı.