cemal @ sivildusunce.com

100 yıl önce, 1916’da, ümmet dağılma sürecine girmişti

100 yıl sonra, 2016’da, ümmet yeniden birleşmeye başladı. Ve bu birleşmenin adresi İstanbul oldu. Birleşmenin lideri de Türkiye…

100 yıl önce isyanın öncüsü olan Arabistan, bugün birleşmenin öncülüğünü yapıyor…

Bu çok önemli bir tarihi gelişmedir…

***

1916 yılı ümmetin tarihi açısından son derece kritik bir yıldır. 1916 bir kırılma anıdır. Bir dağılmanın başlangıcıdır…

İngiltere 1915’te Çanakkale’de ve 1916’da Kûtü’l-Ammâre’de Osmanlı’ya karşı yenildikten sonra cephe savaşıyla Osmanlı’yı yenemeyeceğini anladı…

Bunun üzerine Osmanlı’yı içeriden, hainler eliyle yıkma ve ümmeti parçalama politikasını başlattı…

1916’da, müttefiki Fransa ile Sykes-Picot antlaşmasını imzaladı… Bu andlaşma Osmanlı’yı bölme andlaşmasıydı…

İngiltere Sykes-Picot’yu hayata geçirmek için derinden, fitne ve ihanet çalışmalarına başladı…

Uzun süren fitne çıkarma çalışmalarının ilk meyvesini Arabistan çöllerinde almaya başladı. 1916 yılında Şerif Hüseyin bağımsızlığını ilan ederek Osmanlıya karşı isyan ateşini yaktı…

İngilizler sadece Şerif Hüseyin ve avanesini kazanmadılar… Bizzat Osmanlı ordusu içinden de kendilerine yardımcılar buldular…

İngilizler 1918 yılında, içeriden bir hainin yardımıyla, Suriye-Filistin cephesinde başarılı oldular… Osmanlı bu yenilgi üzerine havlu attı…

M. Kemal’in ilk başbakanı, Milli Mücadele sürecindeki sağ kolu, İngiliz yanlısı Rauf Bey, teslim andlaşması Mondros’u imzaladı…

***

İngilizlerin nihai amacı Hilafeti kaldırmaktı… Çünkü sömürgelerindeki nüfusun tamamına yakını Müslümandı ve bu nüfus İngiltere’den daha çok Halifeye bağlıydı…

İngiltere, Osmanlı’nın yerine Hilafetsiz ve İstanbulsuz yeni bir devlet kurulmasını istiyordu…

İngilizler Hilafeti topyekûn kaldırma amaçlarına Lozan’da ulaştılar… Lozan sürecinde yapılan gizli andlaşmalar neticesinde Hilafet kaldırıldı…

İngiltere Hilafeti kaldırmakla yetinmedi. Hilafetin başkenti İstanbul’u da bertaraf etmek istiyordu… İstanbul,Hilafetin Başkenti olmaktan çıkarılmalıydı…

Darü’l-Hilafe, yani Hilafet Merkezi olan İstanbul’dan bu unvan alınmalıydı… Bunun yolu da İstanbul’un başkent olma vasfının kaldırılmasıydı…

İngiltere yeni kurulacak devletin başkentinin İstanbul olmaması konusunda Ankara’ya dayatmalarda bulundu…

İstanbul’un başkentlikten çıkarılması konusu kesinleşinceye kadar da İstanbul’u boşaltmadı…

***

Lozan sonrasında İngiltere hemencecik İstanbul’u boşaltmadı… Lozan imzalandıktan sonra da, Ağustos 1923’de Ankara tarafından onaylandıktan sonra da İstanbul’u terk etmedi…

M. Kemal, yeni başkentin İstanbul olmayacağını ilan ettikten sonra; İngiltere bu güvenceyi aldıktan sonra İstanbul’u boşaltmaya başladı…

***

Lozan 24 Temmuz 1923’te imzalandı… Ankara Lozan’ı 23 Ağustos 1923’te onayladı…

Fakat İngiltere buna rağmen İstanbul’u boşaltmadı…

M. Kemal Paşa 22 Eylül’de, daha henüz yeni devlet kurulmamışken, yeni devletin başkentini ilan etti: Ankara…

İstanbul’un başkent olmayacağını en yetkili ağızdan duyan İngiltere 2 Ekim’de İstanbul’u boşaltmaya başladı. 6 Ekim’de İstanbul’u tamamen boşalttı… Çünkü artık İstanbul Hilafetin başkenti değildi…

Hâsılı İngiltere, İstanbul’un kellesini almadan İstanbul’u boşaltmadı… İstanbul’un kellesini heybesine koyup öyle ayrıldı…

İngiltere’nin İstanbul’u terk etmesinden bir hafta sonra İsmet Paşa Ankara’nın başkent yapılmasına dair resmi kanun önerisini Meclis’e sundu.

13 Ekim’de İstanbul başkentlikten düşürüldü ve Ankara başkent yapıldı… (1)

Henüz daha Cumhuriyet kurulmamışken onun başkenti belirlendi… Bu acelenin sebebi neydi… Olmayan devletin başkenti nasıl oluyordu…

***

İngiltere ilk amacına ulaşmıştı. Ancak esas ve nihai amacı Hilafetin tamamen ortadan kaldırılmasıydı…

3 Mart 1924’te M. Kemal Paşa Hilafeti de kaldırdı

Bu gelişme üzerine, Lozan’ı onaylamayıp parlamentosunda bekleten İngiltere, Nisan ayında Lozan’ı görüşüp onayladı… Hilafetsiz bir çağın kapısını açtı…(2)

Böylece ümmet başsız kalmıştı… Sömürgelerini artık rahatça yönetebilirdi…

Gerçekten de ümmet-i Muhammed imamesi koparılmış bir tespih gibi dağıldı… Paramparça oldu… Kimisi ABD-İngiltere bloku’nun, kimisi de daha sonra ortaya çıkacak olan Sovyetler Birliği’nin uydusu oldu…

***

100 yıl sonra ümmet yeniden Hilafetin başkentinde, İstanbul’da…

Yeniden Türkiye’nin liderliği altında…

Bir ve beraber oldu…

13. İslam Zirvesi’nin İstanbul’da toplanması ve dönem başkanlığının Türkiye’ye geçmesi tarihi bir olaydır…

Son bir yıldır Türkiye’nin öncülüğünde bir İslam Ordusu projesi yürütülüyor… Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatının başına geçmiş olması İslam ordusuyla başlayan gelişmelerin daha da ileriye götürüleceği anlamına geliyor…(3)

***

Atalarımız “at sahibine göre kişner” derler…

İİT şimdiye kadar başarılı işler yapamadıysa bunun sebebi başındaki ülkelerin yetersizliğidir…

Şimdi söz, tam 100 yıl sonra yeniden Türkiye’dedir… İİT bundan sonra aktif ve atılımcı bir teşkilat olacaktır…

İstanbul da yeniden ümmetin başkenti olacaktır; Darü’l-Hilafe olacaktır…

Her şey aslına dönecektir… Türkiye de İstanbul da asıl yerine, öncü yerine dönecektir…