Bir seçim dönemi daha bitmek üzere.
Aslında bir yerel seçimden çok genel seçim havasında bir süreç yaşadık diyebiliriz.
Seçimlerin, muhalefet için tek bir hedefi var.
Erdoğan’ı yenmek! Sadece yenmek! Sonra? Onlar da bilmiyor.
Öyle garip bir hal aldı ki bu; AK Parti’nin oylarında birkaç puan düşüş olsa; bu, muhalefet için muhteşem bir sonuç oluyor.
Kılıçdaroğlu; “Seçimin galibiyiz!” diye diye böbürlenip duruyor.
Muhalefet, on yedi yıldır neden AK Parti’nin seçimi kazandığını anlayamadı gitti. Kendince bazı neticelere varmadılar değil.
Mesela bunlardan bazıları, dindar görüntüsü vermek, örtülü kadınları üye yapmak ve seçim reklamlarında muhafazakâr kimlikleri öne çıkarmak oldu.
Yıllarca AK Parti’yi, dini istismar etmekle ve gericilikle suçlayıp, asıl din istismarını kendilerinin yaptığını bile görememek!
Belki de hala milleti, “Öküz Anadolulu ne anlar!” bakış açısıyla okuyorlardır.
Hey millet!
Bakın biz de Cuma kılarız, benim anam da başörtülü falan filan…
AK Parti’ye oy verenler büyük oranda muhafazakâr kitle ancak bu siyasette muhafazakâr oldukları anlamına gelmiyor.
Tam tersi, ülkenin en muhafazakâr ve tutucu kesimi CHP ve Kemalistlerdir.
Hala, 20. yüzyılın bakışı ve hadi diyelim ki konjonktürel yapılanmasına takılı kaldılar. Sözde çağdaşlıkta mangalda kül bırakmazlar ama çağdaşlıktan anladıkları sadece din, özellikle islâm karşıtı olmak.
Ama aynı çağdaşlar mesela Anıtkabir’e gidip, “Atam, bizi kurtar bu gericilerden!” diyerek, göz yaşı döküyorlar.
O kadar çağdaş ve akıllılar ki, bunca yıldır hala bu halkın çoğu neden AK Parti’yi tercih ediyor çözemediler.
Ülkedeki standart artışı konusunda ise, “Olması gerekenler oldu veya tabii ki yapacaklar, vergi alıyorlar.” diyerek, düşünmemenin konforuna yenik düşüyorlar.
“Diğerleri, vergi almıyor muydu?” diye sormanın karşılığında bir cevap beklemek de boşuna.
Hiç kendilerine, “Bizim neyimiz eksik, neden halk bize oy vermiyor?” diye sormazlar.
Erdoğan’dan nefret etmelerinin asıl nedeni, kendilerinin beceriksizliğine olan öfkeleri mi acaba, ne dersiniz?
Hiçbir değişim ve değişiklikten hoşlanmıyor; AK Parti, ne yaparsa yapsın yeriyorlar. İyi de olsa kötü de olsa hep eleştiriyor ama yerine de bir şey koyamıyorlar.
Son yıllarda seçimler, ilginç ittifak ve yakınlaşmaları getirdi. Birbirine benzemeyenler bir arada. Kime karşı; Erdoğan ve AK Parti’ye.
Aslında ülke için bir vizyon ortaya koydukları da yok. Ancak, sistemin değişikliği ve siyasetin ideolojik düzlemden gittikçe, hizmet yarışına dönecek olması, onları kaygılandırıyor olmalı.
Sayılı zamanları kaldı. Yeni sistem, tam oturmadan ellerinden ne gelirse yapıyorlar. Bir bakıyorsunuz; Yassıada Mahkemeleri’nde mağdurların avukatlığını yapan H.Cindoruk ile statükocular bir noktada buluşuyor ve şöyle diyebiliyor:
“Bu seçimler, Cumhuriyetin kurucu rejimi olan parlamenter demokrasinin, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden intikam alacağı seçimdir.”
DP, AP, DYP’de siyaset yap, yargılandığın dönemler de olsun ve bu noktaya gel.
Can Yücel’in tespiti gibi;
Bütün solaki ve salaki tilkiler.
Döne döne dolaşıp.
Tıpış tıpış gelirler sonunda.
Kemalizm dükkanına.
Ve de siroz olurlar!