Bugün Türkiye’de, devletin ve halkın hiç alışık olmadığı bir durumla karşı karşıyayız. Kurulduğu günden bu yana dağda ve kırda eylem yapan PKK, bugün büyük metropollerde canlı bombalı saldırılar düzenleyerek, ülkede kaotik bir ortamın hakim olması için elinden geleni yapıyor.
PKK daha önceki eylemlerinde olduğu gibi Kürt halkını yanına almayı, korku ve vaatlerle sindirmeyi ve ayaklanma başlatmayı planlıyordu lakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Zira Kürt halkı PKK’ya destek vermek şöyle dursun, evlerini, barklarını bırakıp kaçtı. Gelinen noktada PKK, Kürt meselesinin doğurduğu lakin Kürt meselesinden neredeyse tamamen bağımsız bir vakaya evrildi. Son tahlilde, uluslararası bir argümana, bir araca dönüştü.
PKK, bugün kadar dağda ve kırsalda yürüttüğü terör faaliyetlerini ve eylemlerini nasıl oldu da metropollere taşıdı?
Ortadoğu’yu iyi okuyan biri kolayca anlar ki, bu topraklarda istihbarat örgütleriyle iş tutmadan, bunca silah, mühimmat ve gencecik yaşta kendi hayatıyla birlikte onlarca insanın hayatını hiçe sayarak patlatacak katliamcılar bulunamaz. Bugün karşımızda, Suriye’de vaat edilen topraklar karşılığında Güneydoğu’da hendek kazan, emperyalist güçlerin vazifelendirdiği bir PKK var. Sizi temin ederim, bugün Hükümet, Çözüm Sürecini tekrar başlatsa ve yine Kürtleri değil de PKK’yı muhatap alsa, PKK, Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri, anayasal hakları, anadilde eğitimi…vd değil de, ülkeden ve otoriteden ne kadar pay alacağını soracak ve bunun pazarlığını yapacaktır.
PKK, Türkiye’de tam manasıyla bir vekalet savaşını yürütüyor
Geçtiğimiz günlerde PKK, 9 sol örgütle birleşerek, Türkiye’de bugüne kadar görülmemiş saldırı silsilesini başlatacağının sinyalini verdi. PKK bir yandan IŞİD karşıtı bir görüntüyle Avrupa Birliği ülkelerinde, Brüksel ve Washington’da meşruiyet sağlarken, Esad ile yaptığı işbirliği üzerinden İran, Moskova, Bağdat ve Şam ile ittifak kurdu ve PYD hemen sınırımızın ötesinde federasyon ilan etti. Dün Brüksel’de PKK’lı Remzi Kartal’ın açıklama yapması için PKK’nın çadır kurmasına izin veren Avrupa’nın örgüt ile ne denli büyük bir ortaklık içinde olduklarını daha net görebilirsiniz.
Tabii ki Türkiye’nin de Suriye’de hatası oldu; 2011 ila 2012’de PYD açık açık Esad ile anlaştığında Rojava’da varlığını sürdüren 15 Kürt grup PYD tarafından tasfiye edildi. Örneğin Bişar Temo gibi silah karşıtı olan Müslüman ve makul Kürtlerin bir kısmını öldürerek, bir kısmını da Rojava’dan çıkararak tasfiye etti. Amadi’de ekmek sırasında bekleyen 15 Kürdü sırf gözdağı vermek amacıyla katletti. Müslüman Kürtlere PYD bunca zulmü reva görürken, Türkiye bu insanlara deyim yerindeyse sırtını döndü ve sahip çıkmadı. Belki o zaman Türkiye bu insanlara sahip çıksaydı ve ağırlığını koysaydı, PYD de bugün federasyon kuramayacak ve Kürtler onca zulmü yaşamayacaktı. Tıpkı 1974 ila 1984 yılları arasında Öcalan’ın bütün Kürt örgütlerini bölgeden tasfiye ettiği gibi, Suriye’de de aynı planı hayata geçirdi.
Terör saldırılarının amacı ne?
Ankara ve İstanbul’daki terör saldırılarının amacı, ülkede korku furyası yaratmak, insanları sindirmek, hükümetin iş yapamaz hale geldiğine inandırarak darbe sürecini başlatmaktır. Türkiye tarihinde ilk kez referandumla, halkın yüzde 52’sinin oyunu alarak cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın görevi bırakmasını, aksi taktirde ülkede bombalı eylemlerin devam edeceğini salık vererek, hükümete ve cumhurbaşkanına tehditvari cümleleriyle boyun eğdireceklerini ve halkı da korku paranoyasına hapsedeceklerini sanan müptezel siyasetçiler, yazarlar, sanatçılar ve akademisyenler var. Umarım en kısa sürede içinde bulundukları yanlıştan dönerler ve ülkeyi düşürmeye çalıştıkları kaostan pişman olur ve nedamet duyarlar…
Bir sene içerisinde 7 bombalı saldırı düzenleyen teröristlere, terör örgütlerine ve teröristlerin ailesine başsağlığı dilemeye giden vicdanı kurumuş siyasetçilere itina ile söz söylemekten imtina eden, insanlıktan çıkmış, gözlerini kan bürümüş, ‘’ülke daha çok karışsa da biz de bu kaostan daha çok rant çıkarsak’’ diye düşünen arsızların bu cesareti nereden aldıkları ve kimlerin piyonu oldukları da apaçık ortada. PKK ve IŞİD’in düzenlediği bombalı saldırılarda ‘’senin teröristin kötü, benim teröristim iyi’’ minvalinden sözlerle birbiriyle yarışanların hayret verici durumunu da ibretle seyrediyorum.
Terörün kimliği, dini, ideolojisi yoktur; ha PKK ha IŞİD… Onca masum insanın canına kıyan, gözünü kan bürümüş terör örgütleri ve katliamcılarının arasında ‘’iyi-kötü’’ ayrımı yapmak da ancak ve ancak yazıp çizen canlı bombaların işidir.
Terör örgütlerinin düzenlediği saldırılarda ölenler; Türk, Kürt, Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Ateist… Hülasa terör örgütleri, herkesi hedef almış durumda; hiçkimsenin kimlik bilgilerine bakarak katletmiyorlar.
Gönül isterdi ki bugün İstanbul’da tüm siyasi parti liderleri ve STK’lar bir araya gelerek kol kola girsin ve terörü telin etsin. 1000 akademisyen bir araya gelsin ve bu kez bildiri yayınlamasın ve terör örgütlerinin bu kanlı eylemlerini açık açık lanetlesin… Ancak böyle olmadı. Yine her kafadan bir ses çıktı ve birbirlerini tenkit ederek terör örgütlerine prim verdiler…
Terör örgütlerinin ‘’itibarı’’ zedelenmesin diye birbiriyle yarışanlar
Ankara’daki patlamalarda PKK’nın ‘’itibarı’’ zedelenmesin diye eleştirel tek bir söz dahi söylemeyenler, Suruç ve İstanbul’daki IŞİD bombacısı için hükümeti istifaya davet etmekten geri durmadılar. Masum insanları öldürmenin nasıl bir haklı gerekçesi olabilir? Daha çocuk yaşta İstanbul’a gezmeye gelen küçücük çocukların bir canlı bomba tarafından öldürülmek istenmesine, Ankara’da üniversite sınavını kazanmak için dershaneye giden, öğretmen olmak için okuyan gencecik kardeşlerimizin otobüs durağında beklerken iki canlı boma tarafından katledilmesine nasıl haklı bir gerekçeniz olabilir? Yarın aynı saldırı sizin evladınızın başına geldiğinde nasıl bir tepki vereceksiniz? O zaman da ‘’PKK ya da IŞİD bu katliamı yapmakta şu yönden haklıdır’’ minvalinden sözler sarf edebilir misiniz? Unutmayın, aynı patlama sizin de başınıza gelebilir…
Türkiye’yi tıpkı Suriye gibi bir bataklığın içine sokmak, ülkeyi parçalamak ve daha sonra da emperyalist güçlerin pay koparması için davet etmeyi hayal edenler, bugünden etüt çalışması yapıyorlar. Suriyeli bir çocuğun ‘’önce her yerde patlamalar oldu, sonra uçaklar evlerimizi bombalamaya başladı ve biz kendimizi savaşın ortasında bulduk ve ülkemizi terk etmek zorunda kaldık’’ dediği gibi, Türkiye’de de bir iç savaşın hazırlığı yapılıyor. Ancak bu ülkenin aklı başında esnafı, simitçisi, tarladaki emekçisi, bakkalcısı, akademisyeni, yazarı, çizeri, doktoru, öğretmeni, çobanı, siyasetçisi ... olarak buna asla izin vermeyecek ve müsamaha göstermeyeceğiz.
Bu seneki kara Newroz-Nevruz
Newroz, Asya kültüründe baharın müjdecisidir ve bahar bayramıdır. Ben Doğuluyum. Benim çocukluğumda Kürtlerin Newroz kutlaması da Kürtçe konuşmakta yasaktı. Daha sonra devlet, Newroz’u bayram olarak kabul etti ve devlet yetkililerinin de katılımıyla kutlanmaya başlandı. Kürtçe konuşmak da serbest olduğu gibi, Kürtçe yayın yapan devlet kanalı TRTKûrdî de açıldı.
Kürt kültüründe Newroz, zalim Dehak’ın zulmünden kurtulmanın bir sembolü olarak kutlanır. Güneydoğu’da onca insanımız hendek teröründen yaşamını yitirmiş, evi yıkılmış, kaçmak zorunda kalmışken biz nasıl Newroz’u kutlayacağız? Ölülerimizin, şehitlerimizin mezarına ve hatırasına hürmetsizlik, evini terk etmek zorunda kalanların acısına saygısızlık etmiş olmaz mıyız? İsterdim ki bu kanlı vahşetlerin hiçbiri yaşanmasaydı ve baharı karşılarken Newroz’u halaylar çekerek, renkli yumurtaları tokuşturarak, ateşin üstünden atlayarak, hakkını vererek kutlasaydık. Ama ne yazık ki durum ortada…
Gelinen noktada HDP, bombalı saldırılarda şehit olan mazlum insanlarımızın kanı üzerinde Newroz kutlamak istiyor. Kaldı ki, ülkenin hemen her yerinde bombalı saldırıların olacağı ihbarları gelmiş ve halkın can güvenliği tehdit altında iken HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş "Nevruzun yasaklanamayacağını, engellenemeyeceğini gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz." diyerek her şeyi hiçe sayıyor ve gergin olan havayı daha da gerginleştiriyor.
Sivil Düşünce Platformu’nun birlik çağrısı var
Son tahlilde, ülkede hangi kesimden, hangi ideolojik görüşten olursak olalım; Türk, Kürt, Arap, Azeri, Pomak, Ermeni, Çerkez, Yörük, Karapapak, Terekeme… ve adını sayamadığım tüm etnik kimlikteki insanlar olarak, hepimiz teröre karşı tek yürek olmalı ve elele vererek lanetlemeliyiz.
Sivil Düşünce Platformu olarak teklifimiz, tüm STK, siyasi parti liderleri ve teşkilatları, tüm halkımızla birlikte İrlanda’da IRA’ya karşı yan yana durarak miting yapan ve terörü bitiren barış aktivistleri gibi büyük bir mitin yapmaktır. Hiçbir siyasi parti ve hiçbir ideolojik görüşe yaslanmadan yapacağımız bu miting ile terörü bitirebileceğimizi, bitiremesek bile bir olup tepkimizi ortaya koyabileceğimize inanıyorum.
Newroz pîroz be-Nevruz kutlu olsun
Selam ve selametle…
PKK daha önceki eylemlerinde olduğu gibi Kürt halkını yanına almayı, korku ve vaatlerle sindirmeyi ve ayaklanma başlatmayı planlıyordu lakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Zira Kürt halkı PKK’ya destek vermek şöyle dursun, evlerini, barklarını bırakıp kaçtı. Gelinen noktada PKK, Kürt meselesinin doğurduğu lakin Kürt meselesinden neredeyse tamamen bağımsız bir vakaya evrildi. Son tahlilde, uluslararası bir argümana, bir araca dönüştü.
PKK, bugün kadar dağda ve kırsalda yürüttüğü terör faaliyetlerini ve eylemlerini nasıl oldu da metropollere taşıdı?
Ortadoğu’yu iyi okuyan biri kolayca anlar ki, bu topraklarda istihbarat örgütleriyle iş tutmadan, bunca silah, mühimmat ve gencecik yaşta kendi hayatıyla birlikte onlarca insanın hayatını hiçe sayarak patlatacak katliamcılar bulunamaz. Bugün karşımızda, Suriye’de vaat edilen topraklar karşılığında Güneydoğu’da hendek kazan, emperyalist güçlerin vazifelendirdiği bir PKK var. Sizi temin ederim, bugün Hükümet, Çözüm Sürecini tekrar başlatsa ve yine Kürtleri değil de PKK’yı muhatap alsa, PKK, Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri, anayasal hakları, anadilde eğitimi…vd değil de, ülkeden ve otoriteden ne kadar pay alacağını soracak ve bunun pazarlığını yapacaktır.
PKK, Türkiye’de tam manasıyla bir vekalet savaşını yürütüyor
Geçtiğimiz günlerde PKK, 9 sol örgütle birleşerek, Türkiye’de bugüne kadar görülmemiş saldırı silsilesini başlatacağının sinyalini verdi. PKK bir yandan IŞİD karşıtı bir görüntüyle Avrupa Birliği ülkelerinde, Brüksel ve Washington’da meşruiyet sağlarken, Esad ile yaptığı işbirliği üzerinden İran, Moskova, Bağdat ve Şam ile ittifak kurdu ve PYD hemen sınırımızın ötesinde federasyon ilan etti. Dün Brüksel’de PKK’lı Remzi Kartal’ın açıklama yapması için PKK’nın çadır kurmasına izin veren Avrupa’nın örgüt ile ne denli büyük bir ortaklık içinde olduklarını daha net görebilirsiniz.
Tabii ki Türkiye’nin de Suriye’de hatası oldu; 2011 ila 2012’de PYD açık açık Esad ile anlaştığında Rojava’da varlığını sürdüren 15 Kürt grup PYD tarafından tasfiye edildi. Örneğin Bişar Temo gibi silah karşıtı olan Müslüman ve makul Kürtlerin bir kısmını öldürerek, bir kısmını da Rojava’dan çıkararak tasfiye etti. Amadi’de ekmek sırasında bekleyen 15 Kürdü sırf gözdağı vermek amacıyla katletti. Müslüman Kürtlere PYD bunca zulmü reva görürken, Türkiye bu insanlara deyim yerindeyse sırtını döndü ve sahip çıkmadı. Belki o zaman Türkiye bu insanlara sahip çıksaydı ve ağırlığını koysaydı, PYD de bugün federasyon kuramayacak ve Kürtler onca zulmü yaşamayacaktı. Tıpkı 1974 ila 1984 yılları arasında Öcalan’ın bütün Kürt örgütlerini bölgeden tasfiye ettiği gibi, Suriye’de de aynı planı hayata geçirdi.
Terör saldırılarının amacı ne?
Ankara ve İstanbul’daki terör saldırılarının amacı, ülkede korku furyası yaratmak, insanları sindirmek, hükümetin iş yapamaz hale geldiğine inandırarak darbe sürecini başlatmaktır. Türkiye tarihinde ilk kez referandumla, halkın yüzde 52’sinin oyunu alarak cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın görevi bırakmasını, aksi taktirde ülkede bombalı eylemlerin devam edeceğini salık vererek, hükümete ve cumhurbaşkanına tehditvari cümleleriyle boyun eğdireceklerini ve halkı da korku paranoyasına hapsedeceklerini sanan müptezel siyasetçiler, yazarlar, sanatçılar ve akademisyenler var. Umarım en kısa sürede içinde bulundukları yanlıştan dönerler ve ülkeyi düşürmeye çalıştıkları kaostan pişman olur ve nedamet duyarlar…
Bir sene içerisinde 7 bombalı saldırı düzenleyen teröristlere, terör örgütlerine ve teröristlerin ailesine başsağlığı dilemeye giden vicdanı kurumuş siyasetçilere itina ile söz söylemekten imtina eden, insanlıktan çıkmış, gözlerini kan bürümüş, ‘’ülke daha çok karışsa da biz de bu kaostan daha çok rant çıkarsak’’ diye düşünen arsızların bu cesareti nereden aldıkları ve kimlerin piyonu oldukları da apaçık ortada. PKK ve IŞİD’in düzenlediği bombalı saldırılarda ‘’senin teröristin kötü, benim teröristim iyi’’ minvalinden sözlerle birbiriyle yarışanların hayret verici durumunu da ibretle seyrediyorum.
Terörün kimliği, dini, ideolojisi yoktur; ha PKK ha IŞİD… Onca masum insanın canına kıyan, gözünü kan bürümüş terör örgütleri ve katliamcılarının arasında ‘’iyi-kötü’’ ayrımı yapmak da ancak ve ancak yazıp çizen canlı bombaların işidir.
Terör örgütlerinin düzenlediği saldırılarda ölenler; Türk, Kürt, Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Ateist… Hülasa terör örgütleri, herkesi hedef almış durumda; hiçkimsenin kimlik bilgilerine bakarak katletmiyorlar.
Gönül isterdi ki bugün İstanbul’da tüm siyasi parti liderleri ve STK’lar bir araya gelerek kol kola girsin ve terörü telin etsin. 1000 akademisyen bir araya gelsin ve bu kez bildiri yayınlamasın ve terör örgütlerinin bu kanlı eylemlerini açık açık lanetlesin… Ancak böyle olmadı. Yine her kafadan bir ses çıktı ve birbirlerini tenkit ederek terör örgütlerine prim verdiler…
Terör örgütlerinin ‘’itibarı’’ zedelenmesin diye birbiriyle yarışanlar
Ankara’daki patlamalarda PKK’nın ‘’itibarı’’ zedelenmesin diye eleştirel tek bir söz dahi söylemeyenler, Suruç ve İstanbul’daki IŞİD bombacısı için hükümeti istifaya davet etmekten geri durmadılar. Masum insanları öldürmenin nasıl bir haklı gerekçesi olabilir? Daha çocuk yaşta İstanbul’a gezmeye gelen küçücük çocukların bir canlı bomba tarafından öldürülmek istenmesine, Ankara’da üniversite sınavını kazanmak için dershaneye giden, öğretmen olmak için okuyan gencecik kardeşlerimizin otobüs durağında beklerken iki canlı boma tarafından katledilmesine nasıl haklı bir gerekçeniz olabilir? Yarın aynı saldırı sizin evladınızın başına geldiğinde nasıl bir tepki vereceksiniz? O zaman da ‘’PKK ya da IŞİD bu katliamı yapmakta şu yönden haklıdır’’ minvalinden sözler sarf edebilir misiniz? Unutmayın, aynı patlama sizin de başınıza gelebilir…
Türkiye’yi tıpkı Suriye gibi bir bataklığın içine sokmak, ülkeyi parçalamak ve daha sonra da emperyalist güçlerin pay koparması için davet etmeyi hayal edenler, bugünden etüt çalışması yapıyorlar. Suriyeli bir çocuğun ‘’önce her yerde patlamalar oldu, sonra uçaklar evlerimizi bombalamaya başladı ve biz kendimizi savaşın ortasında bulduk ve ülkemizi terk etmek zorunda kaldık’’ dediği gibi, Türkiye’de de bir iç savaşın hazırlığı yapılıyor. Ancak bu ülkenin aklı başında esnafı, simitçisi, tarladaki emekçisi, bakkalcısı, akademisyeni, yazarı, çizeri, doktoru, öğretmeni, çobanı, siyasetçisi ... olarak buna asla izin vermeyecek ve müsamaha göstermeyeceğiz.
Bu seneki kara Newroz-Nevruz
Newroz, Asya kültüründe baharın müjdecisidir ve bahar bayramıdır. Ben Doğuluyum. Benim çocukluğumda Kürtlerin Newroz kutlaması da Kürtçe konuşmakta yasaktı. Daha sonra devlet, Newroz’u bayram olarak kabul etti ve devlet yetkililerinin de katılımıyla kutlanmaya başlandı. Kürtçe konuşmak da serbest olduğu gibi, Kürtçe yayın yapan devlet kanalı TRTKûrdî de açıldı.
Kürt kültüründe Newroz, zalim Dehak’ın zulmünden kurtulmanın bir sembolü olarak kutlanır. Güneydoğu’da onca insanımız hendek teröründen yaşamını yitirmiş, evi yıkılmış, kaçmak zorunda kalmışken biz nasıl Newroz’u kutlayacağız? Ölülerimizin, şehitlerimizin mezarına ve hatırasına hürmetsizlik, evini terk etmek zorunda kalanların acısına saygısızlık etmiş olmaz mıyız? İsterdim ki bu kanlı vahşetlerin hiçbiri yaşanmasaydı ve baharı karşılarken Newroz’u halaylar çekerek, renkli yumurtaları tokuşturarak, ateşin üstünden atlayarak, hakkını vererek kutlasaydık. Ama ne yazık ki durum ortada…
Gelinen noktada HDP, bombalı saldırılarda şehit olan mazlum insanlarımızın kanı üzerinde Newroz kutlamak istiyor. Kaldı ki, ülkenin hemen her yerinde bombalı saldırıların olacağı ihbarları gelmiş ve halkın can güvenliği tehdit altında iken HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş "Nevruzun yasaklanamayacağını, engellenemeyeceğini gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz." diyerek her şeyi hiçe sayıyor ve gergin olan havayı daha da gerginleştiriyor.
Sivil Düşünce Platformu’nun birlik çağrısı var
Son tahlilde, ülkede hangi kesimden, hangi ideolojik görüşten olursak olalım; Türk, Kürt, Arap, Azeri, Pomak, Ermeni, Çerkez, Yörük, Karapapak, Terekeme… ve adını sayamadığım tüm etnik kimlikteki insanlar olarak, hepimiz teröre karşı tek yürek olmalı ve elele vererek lanetlemeliyiz.
Sivil Düşünce Platformu olarak teklifimiz, tüm STK, siyasi parti liderleri ve teşkilatları, tüm halkımızla birlikte İrlanda’da IRA’ya karşı yan yana durarak miting yapan ve terörü bitiren barış aktivistleri gibi büyük bir mitin yapmaktır. Hiçbir siyasi parti ve hiçbir ideolojik görüşe yaslanmadan yapacağımız bu miting ile terörü bitirebileceğimizi, bitiremesek bile bir olup tepkimizi ortaya koyabileceğimize inanıyorum.
Newroz pîroz be-Nevruz kutlu olsun
Selam ve selametle…