guldalicoskun @ hotmail.com

 MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı bir mektup yazmış “solcu” kardeşine ve demiş ki;

“Sana niye yazdım? Çünkü güzel kardeşim ikimizin de uğruna can vermeye hazır olduğu ülkemiz büyük bir oyunun pençesinde.

Kavgalarımız da oldu seninle hatırlarsan. Bazen beş kişiyle ikinize saldırdım, bazen altınız birden beni yakaladınız...

 Sabahlara kadar şehri baştan başa afişlerle donattık. Seninki başka benimki başka sözlerle anlatsa da aynı şeyi istedik farkında olmadan.

Sen de kızdın filmlerdeki beni anlatış şekillerine. Ne kadar da taraflılardı değil mi? Bir defasında sizden biriyle de konuşmuştuk. Darbede asılan ülkücü ile solcuların sayılarının eşit olduğunu. Ve de çok kimsenin bundan bihaber olduğunu. Şimdinin güya demokrasi savunucuları şu din tüccarları neredeydi ki darbede?

Aslında kardeşim o zaman da şimdi de senin istediğini söylediğin dünyadan çok farklı şeyler istemiyorum. Daha adil, daha eşit, güçlünün güçsüze karşı adaletsiz olmadığı ve yoksulun halinden utandırılmadığı, inançların özgürce yaşanabildiği bir dünya yer alıyor benim ülkümde. Vaftiz kazanlarını gül suyu ile yıkatan sultandan hatıra…

Şimdi durup dururken bu mektubu sana niye yazdım? Çünkü güzel kardeşim ikimizin de uğruna can vermeye hazır olduğu ülkemiz hiç olmadığı kadar büyük bir oyunun pençesinde. Ve bu defa bu oyunu bozup hayalimizdeki ülkeyi kurmak adına birbirimizi anlamaya ve birlikteliğe ihtiyacımız var. Tıpkı o ağaçların gölgesindeki, Gezi’deki gibi...

Muhabbetle...

Hasan Hüseyin Sünbül:

MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı”

Güzel… Noktalı yerlerde kendini anlatmış… Daha doğrusu kendinden yola çıkarak, ülkücüleri  ve solcular ile çok farklı olmadıklarını…

Şunu unutmuş Ülkücü Başkan,  12 Eylül’de birbirinizin kanını içmenize sebep olan neydi, hangi oyunun kurbanı ya da gönüllü piyonlarıydınız!

Madem bu kadar benzerdiniz ve ülke de gülistandı, ne diye Teksas’a özendiniz!

Tamam, birbirinizi algılamada hala sorun var, aynı işkence tornasından geçtiniz… Yani, bir çok tespit  de doğru, haksız değilsiniz!

Ancak ; Sayın Ülkücü Başkan;

 Hani şu hayal ettiğiniz ülke için,  23 Nisan Başbakanlarının ezberinin ötesinde, üç beş somut şey deseniz de ;  olur a biz de iştirak ederdik  değerli fikirlerinize!

Solcu kardeşinizle aslında (!) aynıymış ya isteğiniz; İşte şu bölüm:” Daha adil, daha eşit, güçlünün güçsüze karşı adaletsiz olmadığı ve yoksulun halinden utandırılmadığı, inançların özgürce yaşanabildiği bir dünya yer alıyor benim ülkümde”  ben de sevdim burayı, kim sevmez ki; amma velakin; gelin somuta inelim, izninizle!

Mektubun  sıcak dili ve bana da geçen samimiyetinden ötürü ben de ülkücü kardeş desem size!

 Şimdi Ülkücü Kardeş, daha adil daha eşit derken; sadece siz ve benzeriniz için mi geçerli bu yoksa Kürt ve Ermenileri de kapsıyor mu bu eşitlik?

Hani Anayasanın 4. maddesini kaldıramayınca, dokunulamayan ( siz ve solcu kardeşiniz sayesinde) ilk üç maddesini ne yapacaksınız?

Türkiye’de yaşayan herkes Türk vatandaşıdır yerine, neyi  adil ve uygun bulursunuz?

Anadil için vardır elbet “adil” fikriniz!

 Azınlık hakları verilirse bozar mı sizin “ülkünüzü”!

 “Ne Mutlu İnsanım” diye midir mesela!

Cemevleri  açılacakmış, Dedelere de maaş… Yalnız; Dede adı yasakmış! Tekke ve Zaviyeler kanunundan dolayı,  sizin kardeşleriniz karşılarmış, bu yasağın değişmesine… Bunda da hemfikir misiniz?

Yerinden yönetim hatta belki ilerde federasyon, canınızı sıkar mı?

 Kürt  yer adları, korkutur mu sizleri?

 Çözüm Süreci hakkında nedir “eşitlikçi” öneriniz?

 Şehit cenazeleri ve genç ölümler durmuş, ağlamıyor analar bir süredir;  bu ülkeyi böler mi?

Gelelim yoksulluğa, tasarrufu az, kaynakları kıt bir ülkede, vardır kesin, değerli projeleriniz! Siz uğraşmazsınız, köprü yapımı, havaalanı, yol, ev, Toki… Bunlar eşitliği bozar sizce… Öyle ya,  çimento, demir fabrikaları ve ilgili bir çok üretim sektörü istihdam yaratacak! Sizce katkısı olur mu ki bunun yoksulluktan çıkmaya?

Hem yoksul binmese de olur uçağa! Para ve maliye politikalarınız, seçim dönemlerinde astığınız pankartlardaki  GSMH yi unutup borç tutarını yazdığınız gibiyse,  popülizm, eşitliği sağlar mı sizce?

Neyse! Bu kadar soru yeter!

 Darbe zamanı, “ din tüccarları” neredeydi demişsiniz  ya;  tarlada, bağda, bahçede belki camide... Şalvarlı, başörtülü, bir de tesbih ellerinde "sabır" çekip; çalışıyor, çalışıyor ve çalışıyorlardı... Tıpkı şimdi olduğu gibi...

 

Siz ise; darbe öncesi, kendi çapınızda, "gerçek oyun sahiplerine" şimdi olduğu gibi destek oluyordunuz...

Yok farkınız birbirinizden, adınız ister ülkücü olsun, işter, dev-sol /ulusalcı / CHP li...

 Buluştunuz, Kemalizm'de... Çok haklısınız, ülkücü kardeş, o kadar aynısınız ki; fark yaratmak için "derin amcalarınız" güzel senaryolar yazdılar... Siz de rollerinizi icra ettiniz...

 Şimdi mi, yine aynısınız, değişen bir şey yok... Pasta gitti gidiyor com. da...  Yetişin hadi!  Yolu GEZİ den geçer sandınız! Olamadı! Üzgünüm!

 Bu İslamcılar var ya İslamcılar, çekiverdi halıyı altınızdan ve çıktı altındaki kirler meydana! Kod adı: Ergenekon...

 Burada selam çakın, kardeşlerim... Patron kızmasın size!

 Ya Rabbim, akıl ihsan eyle bu “çapulcu” kullarına! dedi, bu kez de "İslamcı " hain rakipleriniz!

 Oyun büyük, ruh ikizleri! Dikkat edin kendinize, daha bitmedi, halının altındaki kirler...

Hani Fırat var ya bir de öbür yakası!

Durun hele durun! Bir mektup da, Kemalist Kürtlere yazın… Bu ara kanki oldunuz ne de olsa!

“Oyun büyük” Kucaklaşın cümbür cemaat! Bak dağdan da tebessüm var! Aslında ulusalcılar da  süreci destekliyormuş! Peh!

Sonra, Cemaller, Çandarlılar, Sözcü, Taraf, Aydınlık, bir çizgide toplanmışken!

Hazır ülke bölünmeden!

Haydi bir kez daha; yine, yeniden GEZİ’ye!

Halk mı!

 Kim takar ki; o küçük bir ayrıntı ülkücü /solcu kardeş!

 

guldalicoskun@hotmail.com

twitter.com/gulcoskun34