Çözüm sürecinin özü şuydu: Dağda eşkıyalık yapmayın, gelin düz ovada siyaset yapın.
Fakat onlar ne yapıyor: Düz ovada cinayet…
Dağdaki cinayeti şehre taşıdılar…
***
En son Hüdapar’a yakın bir dernek başkanının alçakça öldürülmesiyle sarsıldık.
Alçaklar bir babayı kızının yanında öldürecek kadar insanlıktan çıkmışlar.
Bu son olaydı. Buraya gelene kadar çok cinayetler işledi pkk denilen eşkıyalık örgütü.
***
Son seçim sürecinde tam 3000 çocuk zorla dağa kaldırıldı.
Binlerce esnaf haraca bağlandı.
Köyler, mahalleler tehdit edildi.
Apartmanlara kadar tehdit edildi.
HDP’ye oy vermemenin en hafif cezası yakıp yıkmak.
***
Seçim süreci baştan sona cinayetlerle ve şantajlarla geçirildi.
HDP ilk mitingini, Ağrıda pkk’lı teröristlerin silahlı tehdidi eşliğinde yaptı.
***
Siirt’te devlet görevlilerini misafir eden muhtar pkk tarafından haince öldürüldü.
Bu olayın üzerine köy muhtarları Ak Parti heyetlerini arayıp “lütfen köyümüze gelmeyin” demek zorunda kaldılar.
Şantajlara boyun eğmeyen Ak Partili adaylar köylere korumalar eşliğinde gidebildiler…
Ak Partililerin girişini önlemek için “Buraya HDP dışındaki partilerin girmesi tehlikeli ve yasak” diye yazdılar. “Barajı aşamazsak, dağa çıkarız” dediler…
Hâsılı tehdit ve şantajın kitabında ne yazıyorsa tamamını uyguladılar…
***
HD-PKK barajı geçemeyeceğini anlayınca daha ağır eylemlere başladı. Bombalama olayları başladı…
PKK’nın yan kuruluşu DHKP-C devreye sokuldu.
Önce Adana ve Mersin il binalarını bombaladılar.
Bu da yeterli olmayınca daha tesirli ve kanlı bir yola başvurdular.
Seçimden bir gün önce Diyarbakır’da kendi mitinglerini bombaladılar.
(Vatan gazetesi, tutuklunun Kürt, Alevi ve Işidçi olduğu açıkladı. Demek ki olayın arkasında DHKP-C ve PKK’ya ilaveten İngiltere de varmış…)
***
Seçim arefesindeki bu son bombalama işe yaradı.
Çünkü bizim halkımız hep mağdurun yanındadır.
Ak Parti’ye oy vermeyi düşünen Kürt seçmenin tamamına yakını HDP’ye kaydı.
Ak Parti’yi devirmeye ahdetmiş beyaz Türklerden HDP’ye katılım arttı.
%13’ün hikâyesi ezcümle budur.
***
%13’ün elde edilmesine bir sebep de seçim günü yaşanan hile ve tehditlerdir.
Bölgeden gelen haberler şöyle:
Birçok köyde toplu oy kullanıldı.
Seçime katılmayanların yerine toplu oy kullanıldı.
Birçok köyde insanlar açık oy kullanmaya zorlandı.
1946 seçimlerinde CHP’nin yaptığı yapıldı: Açık oy, gizli sayım.
Açık oy atanların tamamı, korkularından HDP’ye oylarını verdiler.
Öteki partilerin müşahitleri engellendi.
***
Böylece birçok bölgede %85 oy oranına ulaştı HDP.
Ben üniversitede siyaset bilimi dersi veriyorum. Seçimler konusunu anlatırken şöyle diyorum: Bir seçim sonucunda bir parti %80-90 gibi bir oy almışsa bu normal değildir. Ya tehdit vardır, ya da hile. Normal demokratik bir seçimde kazanan parti en fazla %50-55 civarında oy alabilir… (Saddam ve Kaddafi gibiler, girdikleri seçimlerden %85-90 oy oranıyla çıkıyorlardı…)
***
HD-PKK’nın tehdit ve şantajı seçimden sonra da hız kesmeden devam etti.
HDP yüzündeki maskesini çıkardı, açıkça pkk terör örgütünün siyasi uzantısı olduğunu gösterdi.
Bir kutlamada şu afiş gösterildi tüm halka: “Bizler pkk, bizler meclise”
***
HDP’li faşistler, 90’lı yıllarda ülkücü faşistlerin “ya sev ya terk et!” söylemini Kürtçeye tercüme etti.
Taze milletvekili, Burcu Çelik Özkan açıkça kendilerinden olmayanlara ya sev ya terk et dedi.
Bunu biraz kibarca söyledi tabii. Ne de olsa bayan. Şöyle dedi taze mebus:
"Bu memleketten defolup gideceksiniz… o keleşi size çevirmesini biz çok iyi biliyoruz" dedi.
***
Zavallı Kürt halkı, uzun yıllar ülkücü faşistlerin tehdidine maruz kaldı.
Şimdide pkk’lı faşistlerin zulmüne maruz.
Ne talihsiz bir milletmiş bu Kürtler…
***
Taze mebusun bu tehdidi lafta kalmadı. Hemen ertesi günü eyleme geçti pkk’lı faşistler.
Silvan ilçesinde, bir korucu kulübesi terör örgütü PKK mensuplarınca imha edildi.
Bu ilk uyarı atışıydı. Devamını bölge halkı biliyor…
***
Yine aynı gün eli keleşli faşistler Diyarbakır sokaklarında cirit atmaya başladılar.
HDP’li olmayan tam dört kişiyi katlettiler.
Selahattin’in “iyi çocukları” iş başındaydı…
***
Zavallı İhya Der başkanı Aytaç Baran, seçim öncesinde, emniyet tarafından uyarılmış. Pkk’nın 100 kişilik listesinde olduğu söylenmiş.
Diyarbakır’ı terk etseymiş öldürülmeyecekmiş…
Aytaç Baran, pkk’lı faşistlerin 6-7 Ekim’de öldürdüğü Yasin’in hocasıymış…
***
Bu sitedeki ilk yazımda Kürt tehcirinden bahsetmiştim.
Bu tehcir en kanlı şekilde devam ediyor.
Pkk’lı olmayanlar iki seçenek sunuluyor: Ya def ol git, ya da öleceksin…
Yasin ve Aytaç tehdide direnen, onurlu iki kahramandı…
Onurlu Kürtlerin direnişi, en sonunda pkk faşizmini durduracaktır…
***
HDP bölgede, bir zamanlar CHP’nin tüm ülkede yaptığını yapmak istiyor: Tek parti yönetimi kurmak istiyor.
Ak Parti’yi ve Hüdapar’ı imha etmek istiyor.
Pkk’nın kontrolü dışındaki sivil toplum örgütlerini imha etmek istiyor.
Tıpkı bir zamanlar CHP’nin Halkevleri dışındaki sivil toplum örgütlerini kapatması gibi…
***
Türk ve Kürt halkı, tam 25 yıl (1925-50 arasında) CHP’nin tek parti yönetimi altında inledi.
Umarım hdpkk’nın tek parti yönetimi bu kadar uzun sürmez…
Fakat onlar ne yapıyor: Düz ovada cinayet…
Dağdaki cinayeti şehre taşıdılar…
***
En son Hüdapar’a yakın bir dernek başkanının alçakça öldürülmesiyle sarsıldık.
Alçaklar bir babayı kızının yanında öldürecek kadar insanlıktan çıkmışlar.
Bu son olaydı. Buraya gelene kadar çok cinayetler işledi pkk denilen eşkıyalık örgütü.
***
Son seçim sürecinde tam 3000 çocuk zorla dağa kaldırıldı.
Binlerce esnaf haraca bağlandı.
Köyler, mahalleler tehdit edildi.
Apartmanlara kadar tehdit edildi.
HDP’ye oy vermemenin en hafif cezası yakıp yıkmak.
***
Seçim süreci baştan sona cinayetlerle ve şantajlarla geçirildi.
HDP ilk mitingini, Ağrıda pkk’lı teröristlerin silahlı tehdidi eşliğinde yaptı.
***
Siirt’te devlet görevlilerini misafir eden muhtar pkk tarafından haince öldürüldü.
Bu olayın üzerine köy muhtarları Ak Parti heyetlerini arayıp “lütfen köyümüze gelmeyin” demek zorunda kaldılar.
Şantajlara boyun eğmeyen Ak Partili adaylar köylere korumalar eşliğinde gidebildiler…
Ak Partililerin girişini önlemek için “Buraya HDP dışındaki partilerin girmesi tehlikeli ve yasak” diye yazdılar. “Barajı aşamazsak, dağa çıkarız” dediler…
Hâsılı tehdit ve şantajın kitabında ne yazıyorsa tamamını uyguladılar…
***
HD-PKK barajı geçemeyeceğini anlayınca daha ağır eylemlere başladı. Bombalama olayları başladı…
PKK’nın yan kuruluşu DHKP-C devreye sokuldu.
Önce Adana ve Mersin il binalarını bombaladılar.
Bu da yeterli olmayınca daha tesirli ve kanlı bir yola başvurdular.
Seçimden bir gün önce Diyarbakır’da kendi mitinglerini bombaladılar.
(Vatan gazetesi, tutuklunun Kürt, Alevi ve Işidçi olduğu açıkladı. Demek ki olayın arkasında DHKP-C ve PKK’ya ilaveten İngiltere de varmış…)
***
Seçim arefesindeki bu son bombalama işe yaradı.
Çünkü bizim halkımız hep mağdurun yanındadır.
Ak Parti’ye oy vermeyi düşünen Kürt seçmenin tamamına yakını HDP’ye kaydı.
Ak Parti’yi devirmeye ahdetmiş beyaz Türklerden HDP’ye katılım arttı.
%13’ün hikâyesi ezcümle budur.
***
%13’ün elde edilmesine bir sebep de seçim günü yaşanan hile ve tehditlerdir.
Bölgeden gelen haberler şöyle:
Birçok köyde toplu oy kullanıldı.
Seçime katılmayanların yerine toplu oy kullanıldı.
Birçok köyde insanlar açık oy kullanmaya zorlandı.
1946 seçimlerinde CHP’nin yaptığı yapıldı: Açık oy, gizli sayım.
Açık oy atanların tamamı, korkularından HDP’ye oylarını verdiler.
Öteki partilerin müşahitleri engellendi.
***
Böylece birçok bölgede %85 oy oranına ulaştı HDP.
Ben üniversitede siyaset bilimi dersi veriyorum. Seçimler konusunu anlatırken şöyle diyorum: Bir seçim sonucunda bir parti %80-90 gibi bir oy almışsa bu normal değildir. Ya tehdit vardır, ya da hile. Normal demokratik bir seçimde kazanan parti en fazla %50-55 civarında oy alabilir… (Saddam ve Kaddafi gibiler, girdikleri seçimlerden %85-90 oy oranıyla çıkıyorlardı…)
***
HD-PKK’nın tehdit ve şantajı seçimden sonra da hız kesmeden devam etti.
HDP yüzündeki maskesini çıkardı, açıkça pkk terör örgütünün siyasi uzantısı olduğunu gösterdi.
Bir kutlamada şu afiş gösterildi tüm halka: “Bizler pkk, bizler meclise”
***
HDP’li faşistler, 90’lı yıllarda ülkücü faşistlerin “ya sev ya terk et!” söylemini Kürtçeye tercüme etti.
Taze milletvekili, Burcu Çelik Özkan açıkça kendilerinden olmayanlara ya sev ya terk et dedi.
Bunu biraz kibarca söyledi tabii. Ne de olsa bayan. Şöyle dedi taze mebus:
"Bu memleketten defolup gideceksiniz… o keleşi size çevirmesini biz çok iyi biliyoruz" dedi.
***
Zavallı Kürt halkı, uzun yıllar ülkücü faşistlerin tehdidine maruz kaldı.
Şimdide pkk’lı faşistlerin zulmüne maruz.
Ne talihsiz bir milletmiş bu Kürtler…
***
Taze mebusun bu tehdidi lafta kalmadı. Hemen ertesi günü eyleme geçti pkk’lı faşistler.
Silvan ilçesinde, bir korucu kulübesi terör örgütü PKK mensuplarınca imha edildi.
Bu ilk uyarı atışıydı. Devamını bölge halkı biliyor…
***
Yine aynı gün eli keleşli faşistler Diyarbakır sokaklarında cirit atmaya başladılar.
HDP’li olmayan tam dört kişiyi katlettiler.
Selahattin’in “iyi çocukları” iş başındaydı…
***
Zavallı İhya Der başkanı Aytaç Baran, seçim öncesinde, emniyet tarafından uyarılmış. Pkk’nın 100 kişilik listesinde olduğu söylenmiş.
Diyarbakır’ı terk etseymiş öldürülmeyecekmiş…
Aytaç Baran, pkk’lı faşistlerin 6-7 Ekim’de öldürdüğü Yasin’in hocasıymış…
***
Bu sitedeki ilk yazımda Kürt tehcirinden bahsetmiştim.
Bu tehcir en kanlı şekilde devam ediyor.
Pkk’lı olmayanlar iki seçenek sunuluyor: Ya def ol git, ya da öleceksin…
Yasin ve Aytaç tehdide direnen, onurlu iki kahramandı…
Onurlu Kürtlerin direnişi, en sonunda pkk faşizmini durduracaktır…
***
HDP bölgede, bir zamanlar CHP’nin tüm ülkede yaptığını yapmak istiyor: Tek parti yönetimi kurmak istiyor.
Ak Parti’yi ve Hüdapar’ı imha etmek istiyor.
Pkk’nın kontrolü dışındaki sivil toplum örgütlerini imha etmek istiyor.
Tıpkı bir zamanlar CHP’nin Halkevleri dışındaki sivil toplum örgütlerini kapatması gibi…
***
Türk ve Kürt halkı, tam 25 yıl (1925-50 arasında) CHP’nin tek parti yönetimi altında inledi.
Umarım hdpkk’nın tek parti yönetimi bu kadar uzun sürmez…