İLK İNSANLIK DİLİ NEYDİ?
Peki, İnsanoğlunun ya da Homo Sapiens’ın veya Ademoğullarının ilk konuştukları dil ne idi?
Güneş Dil Teorisine göre Türkçe miydi? Yoksa Ademoğullarının ikinci babası olarak kimilerince kabul edilen Nuh Peygamber’ın mevzusunun geçtiği Ararat veya Cudî kabul edilen Kürt Coğrafyasında konuşulan Kürtçe miydi? Yoksa kimisine göre kutsal kabul edilen Aramice,İbranice veya Arapça miydi? Yâda bu gün egemen olan batı dillerinden İngilizce miydi? Yâda sürekliğini hiç kaybetmemiş Çince miydi? Yoksa dünyanın en eski uygarlık dili kabul edilen Sümerc’e veya Mısırc’a miydi ? Evliya Çelebi’ye göre Kürtçe idi. Ancak Belki hiç biri, belki de hepsi idi?
Bunu sadece bugün biz merak etmiyoruz? İlk uygarlık sahipleri Mısırlılar de merak ediyordu. Nitekim, Antik Yunan Tarihçisi Heredot’un anlatımına göre ‘’Mısırlılar kendilerini dünyanın ilk insanları ve dillerinin ilk insanlık dili olduğunu düşünüyorlardı. Bunun için Firavun Psammetikus, krallığı ele alınca iki çocuk üzerinde deney yaparak dilin kökenini araştırdığını duyurmuştur. Söylenilenlere göre yeni doğmuş iki bebeği, onlara bakması için bir çobana teslim ederek, kimsenin onlarla konuşmasına izin vermemesini tembih etmiştir, çocuklar büyüdüğünde ise konuştukları ilk kelimeleri tespit etmesini istemiştir. Firavunun oluşturduğu hipoteze göre, dışarıdan müdahale edilmediğinde çocukların söyleyeceği ilk kelimeler, tüm insanların dilinin kökenini belirleyecektir. Çoban bir gün çocuklardan birinin “BEKOS” diye bağırdığını duyar ve bunun Frigce olduğu sonucuna varır. Çünkü “BEKOS” kelimesi Frigce “ekmek” anlamına gelir. Bu şekilde, Frigler’in Mısırlılar’dan ve öteki milletlerden daha eski olduğu ve Frigce’nin insanların orijinal dili sonucuna varırlar. ‘’
Doğrusu, Heredot dışında; günümüze ulaşan ve bu hikâyeyi doğrulayan başka bir kaynak yoktur.
Her ne olursa olsun gerçek şu ki İnsanlar bazen bir imparatorluk bünyesinde kahir ekseriyetin anlayacağı ortak bir dil oluşturmuşlardır ( Örneğin; Akadça, Osmanlica, İngilizce ), bazen bir imparatorluk birkaç dili bir arada kullanmıştır (Örneğin; Pers İmparatorluğu ve Roma İmparatorluğu) ,bazen bir ülkenin bir veya birkaç resmi dili olmuştur (Örneğin; İsviçre, Hindistan, Kanada, Belçika, Hollanda vs.) veya resmi dilin yanında tanınan diller olmuştur (Örneğin; İspanya, Rusya, Çin),bazen ulusların ve halkların dili bir kenara itilmiştir (Örneğin; Eski İngilizce, bu günkü Kürtçe gibi) ama gün gelmiş bir daha su yüzüne çıkmıştır, bazen de ülkenin resmi dili olmamıştır (Örneğin; ABD de Federal seviyede resmi bir dil yoktur, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kuruluş felsefesini oluşturan 1921 Anayasasında resmi dil yoktur. ) bazen de yasaklı diller olmuştur (Örneğin, Ortadoğu’da yıllarca Kürtçe gibi).
Şimdi bu konuyu biraz derinleştirirsek:
A] İMPARATORLUK DİLLERİ:
İmparatorluk Dilleri, evrenselleşen diller yada uygarlık dili veya halkların konsesüs halinde oluştukları diller veya emperyal diller deyince akla ilk gelen Akadç’a, Osmanlic’a ve İngilizcedir. Bunların oluşum biçimi ve bu 3 dil ile de bağı olan Kürt dilinin yerini inceleyelim.
1) AKADÇA:
İster kabul edelim ister kabul etmeyelim; emperyalist diyelim veya fatihan diyelim dünyanın uygarlık yaratan, bilimsel çalışmalar yapan, deniz aşırı, uzay aşırı ufuklar açan imparatorluklar veya süper güçlerdir. İlk İmparatorluk ve ilk imparatorluk dili Akadlar (M.Ö 2334-2150) ve Akadça’dır. Zira ilk medeniyet ve uygarlık beşiği deyince akla altın hilal, Mezopotamya yani bu günkü Kürt Coğrafyasının bir kısmı gelir. Bu beşiğin; ana damarı, Sümerler’den Akadlar’a; Akadlar’dan Gutiler’e,ve Asurlar'a;Asurlar ve Gutiler’den Medlere; Medler’den Asurlar’a,Lidyalılar’a,Grekler’e ,Persler’e ve Persler üstünden de Mısırlılar’a ,Babil’e ve Romalılar’a vs. devam etmiştir.
Akadlar, Sami bir halk olup, Sümerler Şehir Devletlerinde işçi olarak çalışıyorlardı. Sümerler Şehir Devletleriydi ( aynı zamanda bir din devletiydi ) ve Sümerce de daha çok din ve ibadet diliydi. Akadalar, Sümerleri yıktıktan sonra, din dilini Sümerce’den; yönetim, iletişim ve kültür dilini Sami dillerinden, komşu Elamca’dan, Hurrice’den alarak ortak bir uygarlık, medeniyet ve imparatorluk dilini oluşturdular.(Yani AKADÇA) .O tarihte, dünyaya egemen olan Akad dili ve kültürü, Babil ve Asur dilleri ve kültürleri olarak daha sonra Arami’ce,İbrani’ce,Süryani’ce vs devamı etmiştir. Nitekim, Gılgamış Destanının orijinal dili Akadçadır. Hatta, Kurânê Kerim’de Allah kelimesi dahil olmak üzere bir çok kelime Sümerce kökenlidir ve Kürt Kelimesi dahi KURTİ ,dağlı veya yüksek yere mensup anlamında Sümerce’den gelmektedir.
Sümerler, bir şehir devletidir. Nedense şehir Devletleri, büyük uygarlıklara yol açmıştır. Örneğin; Sümer Şehir devletleri; Akad, Babil, Asur ( Beynel Nehreyn Dicle - Fırat arası Mezopotamya) Medeniyetine; Sparta, Atina Şehir devletleri Grek (HELEN ) Medeniyetine ; Medine Şehir Devleti İslam medeniyeti ve uygarlığına yol açmıştır. Her halde bunun en önemli sebebi; Şehir Devletlerinin özgürlük, serbestiyet ve demokrasi imkân ve ortamıdır.
Akadlar, araştırmacılara göre, Kürtlerin ataları sayılan Zağros Dağlarında yaşayan Gutiler tarafından yıkılmıştır. Onun için meşhur Akadlar’ın Gutiler için söylediği ‘’Dağda büyüdüler, güçlendiler ve gelip ülkemizi aldılar’’ sözü tarihe geçmiştir.
Gutiler, savaşçı ve dağlı bir halk olduğu için Sümerler onlara Şeytan, Cin gözü ile bakıyordu, ki muhtemelen, bir çok halk gibi Sümer şehir devletlerinde Kürt boyları da vardı.(Bunu en az Kürtçe kelime kökenlerinden anlıyoruz).
İlginçtir, görüldüğü gibi; Kürtler, kendi tarihlerini, hiçbir zaman kendileri yazmamışlar yada yazmışlar da imha veya kayıp olmuştur ve tarihleri sürekli mücadele ettikleri halklar tarafından yazılmıştır.
Gutiler’in tarihini mücadele ettikleri Sümerler ve Akadlar; Medler’in tarihini mücadele ettikleri Yunanlılar (Heredot, Ksenofon, Homeros gibi tarihçi, şair ve yazarlar) ve Müslüman Kürtlerin tarihini ise diğer Müslümanlar tarafından yazılmıştır.
Nitekim bir kısım araştırmacılar, Nuh Peygamber’ın gemisinin karaya oturduğu yer Kurânê Kerim’e göre Cudi dağı olarak tarif edildiği CUDİ aslında Gutilere ait dağ anlamına geldiği ancak Arapçada G harfı C ile yazıldığı ve okunduğu için Cudi diye geçmektedir.
Kurânê Kerim’de ‘’Gemi, Elcudiyyi ( الْجُودِيِّ ) dağına oturdu.’’ diyor. Arapça’da, Şeddeli Y (يّ) harfi, mensubiyet, mensup olduğu, bağlı olduğu yer, kişi ,kişiler veya kavim ifade eder.Yani, ayete göre Gemi ,Gutilere (Cudilere) ait yüksek yere veya dağa oturdu. Diyorlar.
Gutiler, Akadlardan, Elamlardan, Hurrilerden aldıklarını Medlere yansıtmışlardır. Kürtlerin ilk ataları kabul edilen Medler ise aldıklarını Lidyalilar’a , Yunanlılar’a, Perslere, Persler üstünde de Mısırlılara ve hatta Babil’e yansıtmışlar. Bunu nerden biliyoruz. Çünkü Heredot, kitabının üçte birini Medlere ve ilişkilerine ayırmıştır.
Aryan aşiretlerinden olan Medler, Anadoludan Afganistan’a kadar geniş bir coğrafyada İmparatorluk kurmuşlar. Medler, Yunanlılarla ve Lidyalilarl’a (Yerleri Sardes bu günkü Manisa civarı) sürekli savaş halinde oldukları için, Babil ve Mısır krallarının araya girmesiyle Lidya kralının kızını Med kralının oğluna alıp, barış ve akrabalığı tesis etmişlerdir. (Herdot’un anlatımı)
Lidyalı kral kızı Mandane’den, son Med kralı Astyegos, dünyaya gelmiştir. Astyegos, aynı zamanda Aryan aşiretlerine mensup Pers İmparatorluğunun kurucusu, Yunanistan’ı ve Babili feth eden Büyük Kyros’un (Koreş) dedesidir. Pers İmparatorluğu komutanlarının çoğu ile elit kesimi, idareci ve üst düzey elemanları Medliydilar. Persler, Med kıyafetlerini resmi olarak kabul etmiş ve Med kıyafetlerini; devrin devletlerinin kralları bibilerine hediye ederler ve aynı zaman büyük prestij simgesiydi. (Herdot’un anlatımı). Ayrica:
_ Persler’ın Medler’in bir devamı olması;
_İskender’e (Pers Devletinin yıkılışı) kadar Yunanların Perslere bağlı olması;
_Lidyalılar’ın Medler’le yakın teması ve Lidyalıların torunları (Bir kısım araştırmacılar tarafından kabul edilen) olan Etrüksler’in, Roma’yı kurmaları ve Yunanlilar’la bir arada olmaları;
_Yunanlılar’dan önce, Perslerin egemenliğinde kalan ve etkilenen Mısır uygarlığı;
_Yunanistan’a göç eden Kürt boyları sayesinde
İranlı Düşünür ve sosyolog Dr.Ali Şeriati’ye göre ‘’ Yunan Medeniyeti, hicret eden Kürtlere dayanır ’’, kanaâtı boş değildir.
Gerçekten de, Latince kökenli tıp terimlerin çoğunun, bu gün dahi konuşulan Kürtçe ile birebir aynı olması düşündürücüdür.