Ülke renkli olunca, seçimler de renkli oluyor ve bazen sonuçlar da. İlginç bir seçim dönemi yaşadık. Olumlu olumsuz tüm yanlarıyla, karşımıza çıkan manzara bu malzeme de bundan ibaret.
En olumsuz yanı, hiçbir partiye tek başına iktidar verilmemiş olması. Çünkü koalisyon, demokrasisi yerleşmiş ülkelerde bile sıkıntıya neden olan bir biçim. Kaldı ki; bizim gibi asgari müştereklerde bile uzlaşamayan partileri olan bir ülkede bu çok daha zor. Çok pardon efendim; AK Parti dışında, ötekiler için bir müşterek nokta var: AK Parti düşmanlığı! Belki de bu yeter!
Çözüm süreci, yapısal reformlar ve Anayasa gibi konular ve bazı büyük yatırımların, Hükümetler yerine bir devlet politikası olamadığı için, dondurulması ihtimali de son derece olumsuz.
Olumlu tarafları biraz daha sosyal psikolojiye ve algıya yönelik. Demokrasi adına demokrasiden vazgeçmeye meyyal bir kitlenin hem kendilerini hem karşıtlarını yoran hallerine bir nevi ilaç oldu. Meğer; bizim bir “diktatörümüz” yokmuş ve meğer bu parti de seçimlerde oy kaybedebilir ve buna saygı duyup, gerekeni yapabilirmiş. Oh mis! Ne rahatladık! Ak Parti fenomen değilmiş, kitlesi de “sürü” değilmiş. Üstelik bu seçimde; kedi, medi, trafo, çöp, oy, yanık, hile gibi sözcükler inzivaya çekilmiş!
Diğer olumlu tarafı ise, Kürt, Ermeni gibi kimlikleri kabul etmeyenlerin, neden ne olursa olsun, bu insanları desteklemesi, meclise sokması, “ötekine” sırf kişisel nefret yüzünden de olsa, her şerden bir hayır misali (Allah şaşırttı dedim, tam şu anda kahkaha eşliğinde!) destek olması gibi güzellikler. Statükonun partisinin neredeyse, hiç kurucu unsurdan ve laiklikten bahsetmemesi, ekonomiye ve sosyal politikalara yönelik projeler sunması da, artık ana zeminin demokrasi yolculuğu olduğunun ipuçlarıydı.
Şimdi yapılması gereken, çıkan bu sonuç üzere bir yol belirlemek ve bu işin çocuk oyuncağı olmadığının bilincinde halkın verdiği göreve talip olmak. Kapris ve dayatmalar, kişisel husumetler de halkın defterine not edilecek, ilk seçimde (olası erken seçim) okunmak için.
Bu seçimin galibi HDP’dir, barajın aşılıp aşılmaması üzerine kurulu ve hepimizin buna kitlendiği bir seçim olması nedeniyle. Birincisi ve en yüksek oy alan AK Parti olmakla birlikte, kurulduğundan beri, sürekli oylarını arttıran ve kendisiyle yarışıp, tek başına 13 yıldır iktidar olan bir parti için, bu seçim bir başarı kaybıdır ve bunu sorgulayacaklardır. Ancak, partilerin, uzun süre iktidarda kalmaları yüzünden bir çeşit metal yorgunluğa düşmeleri de kaçınılmazdır. Zamanla toplumu okumakta yanılgılar da baş gösterebilir.
Seçimin mağlubu ise CHP ve MHP’dir. Tabii onlar için başarısızlık sayılmıyor, muhalefette olunduğu halde oylarında değişiklik olmaması ,(MHP’de çok küçük bir artış var) Hatta, muhalefette olmaktan, mutlu bile olduklarını söyleyebiliriz. Tüm hedefleri, AK Parti’nin oylarının düşmesi ve iktidar olamaması. Başka nerede var bilemiyorum 50 yıldan daha fazladır, tek başına iktidar olamamış bir partinin ısrarla, çizgisini koruması ve istifa gibi bir durumun işlememesi.
Her seçimde yenilen pehlivanlar, seçim sonucunu başarı ilan ederken, pişkinlikte rekor kırmaları, artık yadsınmıyor, olağan görülüyor ve hala CHP üzerine bol elbiseler giydirilmeye çalışılıyor; leyleğin ömrü, lak lak ile misali…
Sonuçlarla ilgili, detay teknik bilgilere gelince; AK Parti’de tüm illerde düşüş var. Bunun iki milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor ve büyük oranda Kürt oylarından oluşuyor. CHP, 51 ilde düşüş yaşıyor, Kılıçdaroğlu’nun kendi memleketinde dahi oy oranı, yüzde 20. HDP, Doğu’da birçok ilde yüzde yüze yakın oy artışları sağlarken, asıl şaşırtıcı oranlar, İstanbul’un Bebek, Nişantaşı, Şişli, Etiler gibi semtlerinden gelmesiydi. Genel olarak İstanbul’da MHP’den daha fazla oy alması da, seçimin başka bir sürpriziydi.
Ak Parti’nin Kürt oylarını neden kaybettiğini de yazmayı düşünüyorum. Hepimizin alması gereken dersler var elbette ancak önemli olan siyasilerin ciddi bir özeleştiri yapıp, bu kısırdöngüden bizleri çıkaracak bir vizyon ortaya koymaları.
Her şeye rağmen seçim güzeldir.
guldalicoskun@hotmail.com
twitter.com/gulcoskun34