semra @ sivildusunce.com

Donald Trump’ın ABD başkanlığına geçmesi ile ortaya koyduğu Orta Doğu planı, Filistin meselesine dair yeni ve tartışmalar yaratan bir yaklaşım getirdi. Trump, "Arap ülkeleriyle bir araya gelip (Filistinlilerin) barış içinde yaşayabilecekleri başka bir yerde konutlar inşa etmeyi tercih ederim." sözleriyle, Filistin sorununun kökten değiştirilmesi gereken bir mesele olduğunu ifade etti. Ancak bu açıklamalar, başta Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Filistin gibi bölgenin kilit aktörleri tarafından tepkiyle karşılandı. Ne var ki İslam İşbirliği Teşkilatı, Trump’ın bu açıklamasına ilişkin olağanüstü toplanma kararı almadı ve herhangi bir açıklamada bulunulmadı. Aynı şekilde Türkiye’den de bu yönde bir açıklama ve tepki ortaya konmadı. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hayatı; Gazze ve Filistin davası üzerine politik söylemler üreterek halkı bu konuda her fırsatta yanına çekmek olmuştur.

Erdoğan, 2017 yılında Yunanistan ziyareti öncesi Esenboğa Havalimanında yaptığı konuşmada, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak olarak tanımasına tepki göstererek, “Ey Trump! Sen ne yapmak istiyorsun? Bu nasıl bir yaklaşımdır? Siyasi liderler karıştırmak için değil barıştırmak için olurlar.” demişti. Erdoğan’ın bugünkü suskun tavrı, Trump ile Gazze konusunda anlaşmaya varıldığı imajını ortaya koyuyor. Bu da Türkiye ile İsrail arasında yeni bir yakınlaşma, hatta mutabakata varılmış ve/veya varılabileceği ihtimalini güçlendiriyor.

Trump’ın Orta Doğu Planı: Bir Tüccarın Stratejisi

Trump'ın çizdiği Orta Doğu politikaları, bölgesel dengeleri yeniden tasarlama amacı taşıyor. "Yüzyılın Anlaşması" olarak sunulan bu plan, İsrail'e geniş toprak tavizleri sağlarken, Filistinliler için somut bir kazanç içermiyor. Trump'ın, "Gazze ilginç bir yer. Deniz kenarında muhteşem bir konumu ve harika bir havası var. Orada çok güzel şeyler yapılabilir, Gazze ile gerçekten güzel şeyler yapılabilir." açıklamaları, Filistin sorununa ekonomik bir perspektiften yaklaştığını gösteriyor. Ancak bu yaklaşım, Filistin meselesinin tarihi, dini ve siyasi boyutlarını göz ardı eden bir bakış açısı olarak değerlendiriliyor.

Trump, siyasi diplomasiden çok, tüccar mantığıyla hareket eden bir lider olarak biliniyor. Dış politikadaki çıkışları ve baskı politikaları, Orta Doğu'da da kendini gösterdi. "Tehdit ve şantaj" yöntemleriyle müttefiklerini hizaya getirmeye çalışan Trump, ekonomik yaptırımlar ve diplomatik baskılarla bölgesel politikalarını şekillendirmeye çalışıyor.

Sykes-Picot Anlaşması Sonrası ve Yeni Dönüşüm

1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte Orta Doğu'da sınırların Batılı güçler tarafından yeniden belirlenmesini sağlamıştı. Ancak, bu anlaşmanın mirası hala bölgedeki pek çok siyasi ve sosyal sorunun temelini oluşturuyor. Trump’ın ABD başkanlığına gelişi, Orta Doğu'da ve Türkiye'de yeni bir dönüşüm sürecine işaret ediyor.

Türkiye’nin Kabuk Değiştirme Süreci ve Anayasal Dönüşüm

Trump döneminde Türkiye, bölgesel siyasette daha pragmatik bir rota izlemeye başladı. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi ülkelerle gerilimli olan ilişkilerde normalleşme süreci başlarken, Şam ile temaslar da yeni bir diplomatik açılım olarak görüldü.

Hükümet, Türkiye'de anayasal değişiklik konusunu gündemde tutuyor. Daha kapsayıcı bir anayasa ihtiyacından bahsedilmesi, sınırların ve devlet yapısının yeniden şekillendirilmesi ile paralel bir görünüm oluşturuyor. Trump, Suriye konusunda Türkiye’yi işaret ediyor. Bu da Orta Doğu’nun yeniden şekillenmesinde Türkiye’nin önemli bir aktör olacağını ortaya koyuyor.  Osmanlı bakiyesi topraklar, Türkiye’nin güdümüne girebilir; Kırım, 12 Adalar, Musul ve Kerkük de buna dahil.

Trump’ın bu taktiği oldukça stratejik zira IŞİD, El Kaide, PKK gibi örgütler ABD mahsulü olup yıllardır bölgede sürüncemede kalarak ABD ekonomisine zarar verirken aynı şekilde askerlerinin ölmesine neden oldu. Zira bu örgütleri kurmak ve devamını sağlamak ciddi bir mali yükümlülük getiriyor. Aynı şekilde savaş tekniklerinin öğretilmesi de büyük bir zaman ve askeri mühimmat gerektiriyor.

Trump tüm bu nedenlerle giderek zayıflayan ABD ekonomisinin artık daha fazla yıpranmaması ve askerinin artık ölmemesi gerektiğini düşündüğü açıklamalar yapıyor. Trump, terör örgütlerini bitirirken bölgede eli kulağı olacak ülkelerle hareket etmesi kendi açısından en mantıklısı zira Türkiye örneği ile ilerleyecek olursak; düzenli askeri ordusu olan, diplomasiyi bilen, terörün bölgede bitmesi için çaba harcayan bir ülke konumunda. Dolayısı ile Trump, bölgede terörün bitirilmesi ve hedeflerine ulaşmak için Türkiye ile hareket etmeyi daha mantıklı bir seçenek olarak görüyor.

Bayrak Tartışması ve Sembolizm

MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Şam'da El-Colani ile yaptığı görüşme sırasında kullanılan bayrak tasarımı, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Türkiye bayrağındaki hilalin şekli ve yıldızın konumu gibi detaylar, semboller üzerinden verilen mesajların önemi konusunda yeni tartışmalar başlattı. Bayrak hatasının Suriye'nin yaşadığı dönüşüme denk gelmesi tesadüf olamaz zira yaşamda ve siyasette tesadüfe yer yoktur. İbrahim Kalın, aslında yeni Türkiye ile ilgili önemli bir mesaj vermiş ve ortaya çıkacak olan tartışmalarla süreçte atılacak adımların nabzını ölçmeyi hedeflemiş olabilir. Zaten Sayın Erdoğan'ın da taktiği bu değil mi; hayata geçirilmek istenen konunun ortaya atılması ve toplumun nabzının ölçülmesi. Belli ki Türkiye anayasası ile birlikte bayrağının da değiştirilmesi planlanıyor. Kim bilir... Bunu önümüzdeki süreçte daha net bir şekilde göreceğiz.

Türkiye anayasası ve bayrağı değişse bile marşı değişmeyecektir zira marşta manevi kutsiyet ya da Türk lafzı geçmiyor. Yani 100 yıl önce Sykes Picot anlaşmasında öyle bir perspektif çizilmiş ki miadı dolsa dahi kalıntıları ile devam edecek şekilde planlamış.

Trump'ın Orta Doğu planı, bölgesel dengeleri şantaj ve tehditlerle sarsan, nihayetinde tüm toplumsal tepkilere rağmen başarı sağlayacak projeler olarak önümüzde duruyor.

Türkiye ise, düşünsel ve politik bir kabuk değiştirme sürecinden geçerek hem anayasal hem de sembolik dönüşümlerle yeni bir yola girmeye hazırlanıyor. Bu dönüşümün nereye evrileceği ise zamanla daha net şekilde ortaya çıkacak.

 

Selam ve selametle…